MAHLÛK: Yaratılmış; yoktan vâr edilmiş. Rabbimiz cism değildir, zamânı, mekânı yok. Maddeye hulûl eylemez, böyle olmalı îmân.
Mahlûka muhtaç değildir, ortağı benzeri yok, Her şeyi O’dur yaratan hem de varlıkta tutan. (M. Sıddîk Gümüş)
Vilâyete (evliyâlık makâmına) kavuşmak, tasavvuf yolunda çalışmakla olur. Bunun için mâsivâ sevgisini, ona bağlılığı kalbden çıkarmak lâzımdır. Mâsivâ; Allah’tan başka şeyler demektir. (İmâm-ı Rabbânî)
“Mahluk” kelime ve terim olarak yaratılmış, yoktan var edilmiş olan eşya demektir. Eşya burada yaratılmış olan bütün varlıkların genel ve ortak bir ismidir. Yani Allah’ın Zat-ı Akdes’i, sıfatları ve isimleri dışında her şey istisnasız mahluk ve yaratılmıştır.
Eşyanın kendi içinde türlere ve sınıflara ayrılması, kiminin daha latif ve soyut kiminin daha kesif ve somut olması bu kaide ve esası bozmaz. Yani meleklerin, kanunların, ruhların daha mükemmel daha latif daha soyut olmaları onları mahluk kavramının dışına çıkarmaz.
Aynadaki yansıma, düşüncedeki hayal, akıldaki fikir, kalpteki sevgi, vicdandaki hissiyat, dağdaki taş, nehirdeki su, ağaçtaki meyve, hepsi mahluk sınıfındandır ve hepsinin Halıkı Allah Teala’dır.
Bir şeyin mahluk olmasının ölçüsü ağırlık, hacim, boy ve en değildir. Ağırlığı, hacmi, boy ve eni olmayan şeyler de mahlukturlar. Mesela ruh ve sevgi maddi değildirler, yani belli bir hacimleri ve boyutları yokturlar, ama onlar da eşya kavramının içinde oldukları için mahlukturlar.