MECÂZ: Bir münâsebet, ilgi sebebiyle konulduğu asıl mânâdan başka bir mânâda kullanılan lafız (söz) veya mânâ.
Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: “İstersen köye sor.” (Yûsuf sûresi: 82) Âyet-i kerîmede mecâz vardır. Çünkü, bir yer olan “köy” zikredilmesine rağmen, içerisinde yaşayan insanlar kasdedilmiştir. (Şeyhzâde)
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem Medîne-i münevvereye hicret ettikleri zaman O’nu gören Medîneliler; “Üzerimize bedr (dolunay) doğdu” dediler. Burada bedr kelimesinde mecâz vardır. Çünkü, bedr gökteki yıldızlardan birisi olduğu hâlde, onunla Peygamber efendimiz kastedilmiştir. (Sekkâkî, Teftâzânî)
Kelâmda asl olan mânây-ı hakîkattır. Mânây-ı hakîki (ilk konulduğu mânâ) kastedilmesi mümkün olmadığı zaman mecâzî mânâ ele alınır. Evlâd (çocuklar) lafzı, sözü asıl mânâsı îtibâriyle ahfâd (torunlar) lafzını içerisine almaz. Fakat bir kimse malını e vlâdına vakfetse, ancak evlâdı bulunmasa, bu takdirde, evlâdından ahfâdı kastedilir. (Ali Haydar Efendi)