ME’CÛC: Çok eski zamanlarda, bir duvar arkasında bırakılmış, kıyâmete yakın, yeryüzüne yayılacak olan Nûh aleyhisselâmın oğlu Yâfes’in soyundan gelecek olan kötü bir millet. Yüzleri yassı, gözleri küçük, kulakları çok büyük, boyları kısadır. (Bkz. Ye’cûc ve Me’cûc)
Ye’cüc ve Me’cüc kelimeleri Arapçaya başka bir dilden girmiştir. Frenkler buna “Yağuğ ve Mağuğ” demişler, Şeytanın zürriyeti olduğuna inanmışlardır. Bazı kimseler de yeryüzündeki insanların onda dokuzunun Ye’cüc ve Me’cüc olduğunu söylemişleridir. İslâm inancına göre ise, Ye’cüc ve Me’cüc, eşrât-ı saattan (Kıyametin kopacağına işaret sayılan büyük alâmetler)dir. Ye’cüc ve Me’cüc Kitap ve Sünnetle sabittir. Ye’cüc ve Me’cüc Kur’ân-ı Kerîm’de iki âyette geçer:
1- “Onlar dediler ki: “Zülkarneyn, gerçek şu iki Ye’cüc ve Me’cüc (bu) yerde bozgunculuk çıkaran (kabile)lerdir” (Kehf, 18/94);
2- “Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc (ün seddi) açılıp da her tepeden saldıracakları ve gerçek va’d olan (kıyamet) yaklaştığı zaman o küfr (ve inkar) edenlerin gözleri hemen belirip kalacak” (Enbiya, 21/96-97).
Ye’cüc ve Me’cüc’ün bahsi hadis kitaplarında da geçer. Ezcümle, S.B.M. 789 ve 1372. Hadislerinde; Ibn-i Mâce 36. Kitab-ül Fiten 9, 28, 33. Bablarında; S.M. 8.ci. 52. Kitab-ül Fiten 1. Bab sah. 403’de ve başka hadis kitaplarında Ye’cüc ve Me’cüc’den bahsedilir.