MİNÂRE: Câmilerde, müezzinlerin çıkıp ezân okuduğu yüksek yer.
Minâre ilk defâ Mısır vâlisi Mesleme bin Mahled tarafından hazret-i Muâviye’nin emri ile yaptırılmıştır. (İbn-i Âbidîn)
Minâre yapmak, müstehâbdır. Çünkü müezzinin, ezânı yükseğe çıkıp okuması sünnettir.Minâre, bu sünnete yardım etmektedir. (Abdülganî Nablüsî)
Mezar üzerine mum yakmak, minârede kandil yakmak ve câmilerde şarkı ve oyun havaları şeklinde mevlîd okutmak gibi adaklar adak olmaz. (İbn-i Âbidîn)
“Minar” kelimesi, İslâm’dan önce, gözetleme veya işaret kulesi yahut zafer takı için kullanılmaktaydı. Değişik amaçlar için kullanılan bu kuleler, şekil bakımından camilere bağlı ve minârelerin benzeri idi.
Dört köşe veya yuvarlak inşa edilen minârelerin içlerinde, şerefelere çıkan helezonik birer merdiven bulunmaktadır. Minârelerin, yuvarlak, sivri, düz çubuklu veya burmalı olanları bulunduğu gibi, dikkat çekici tuğla süsleri ihtivâ edenleri veya biçimi ile diğerlerinden ayrılanları vardır. Bu konuda özellikle İstanbul’da çok çeşitli örnekler ile karşılaşmak mümkündür. Ancak genellikle ahşap minare mimarisinden ilham almak suretiyle yapılan bu minâreler, son zamanlarda ortadan kalkmıştır. Bunların içinde, şerefe çıkıntısı olmaksızın, baca şeklinde veya binanın dışına cumba şeklinde asılı olanlar yahut bu şekilde olmakla birlikte şerefesi aynı zamanda bir çeşme veya şadırvan üzerinde oturtulmuş minareler de vardır. Bursa’da Timurtaş Paşa Camii minaresi, XIV. asra ait olup bir şadırvan üzerinde inşâ edilmiştir.