MUKADDİM (El-Mukaddim): Allahü teâlânın ism-i şerîflerinden: Mahlûklardan (yaratılmışlardan) bâzısını bâzısından önce var ve yok eden; dilediğini kendine yakınlaştıran, dilediğini uzaklaştıran, kendisine yakın kıldığı meleklerini, peygamberlerini aleyhimüsselâm ve âlimlerin i üstün kılan.
Muhârebe ânında bir kimse el-Mukaddim ism-i şerîfini söylediğinde kuvvet ve zafer bulur. (Yûsuf Nebhânî)
Mukaddim: “Dilediğini öne geçiren.”, “İleri alan”
Muahhir: “Dilediğini geri bırakan.”, “Tehir eden.”
“Allah’ı sakın zalimlerin yaptıklarından gafil sanma. Onları, gözlerin dehşetle dışarı fırlayacağı bir güne ertelemektedir.” (İbrahim Sûresi, 14/42)
Her iki isim de Cenâb-ı Hakk’ın meşiet ve iradesiyle ilgilidir. Hakîm olan Allah’ın bu dilemeleri de hikmet üzeredir.
İnsan bedenine bakalım: Başa bir üstünlük verilmiş, kıymet ve rütbece diğer organların önüne geçirilmiştir. Görme, işitme, konuşma, koklama gibi nice faaliyetler insan başında yürütülmektedir. Bedenin tamamında hükmeden bütün sinir sistemleri, insan beyninde merkezleşmiştir. Böylece baş, diğer organlara meselâ, ayaklara takdim edilmiş, ayaklar geri bırakılmıştır.
Her iki tecelli de hikmetlidir ve insanın menfaatine uygundur.
İnsanın arza halife olması da Mukaddim isminin tecellisiyledir. Onun hizmetine verilen bitkilerde ve hayvanlarda ise Muahhir ismi tecelli etmiştir.
Peygamberlerin (a.s.v) insanlık âlemine rehber kılınmalarında da Mukaddim ismi tecelli eder. Kendilerine bu rütbe verilmeyenler ise Muahhir ismine mazhar olmuşlardır.
İlim tahsil edenler, Alîm ismine ayna olmaları yönüyle, diğer insanlara takdim edilmişlerdir. Onlara talebe olan ve onların irşat ve talimlerine muhtaç insanlarda ise Muahhir ismi tecelli eder.
İnsana düşen vazife, iradesini doğru kullanarak, meşru dairede başkalarına takaddüm etmeye, onların önüne geçmeye çalışmasıdır. Bu noktada gerekli sebeplere teşebbüs ettikten sonra, neticeyi rıza ve tevekkül ile karşılamak gerekir.
Bir insan, dilediği servet ve makamı elde etmekle Mukaddim isminden feyiz almaya çalışırken, kendisinden aşağılarda bulunanlara bakıp şükretmeyi de ihmal etmemelidir.
Ayrıca, ilâhî bir ihsan ve ikrama mazhar olan büyük insanların üstünlüğünü takdir etmek ve kendilerinden faydalanmaya çalışmak gerekir. Onları kıskanmak, ilim ve irşatlarından uzak kalmak en büyük bir hatadır.
İnsan, cezaların tehir edilmesinde de Muahhir isminin tecelli ettiğini düşünerek, kendisine karşı işlenen suçlara ceza vermekte acele etmemelidir.