MÜLCÎ İKRÂH: Ölümle veya bir uzvunu yok etmek, şiddetli vurma ve hapsetme gibi tehdidlerle bir kimseyi istemediği şeyi yapmaya zorlama. (Bkz. İkrah)
Mülcî ikrâh ile olan sözleşmeler sahîh (geçerli) olmaz. (Ali Haydar Efendi)
İkrah hükmü
İkrah, söz ve fiillerin sonuçlarına etki yapar, fakat ehliyetin aslını ortadan kaldırmaz.
Geçerli olan ikrah, tam olsun, eksik bulunsun, sözleri hükümden düşürür. Bu nedenle, ikrah altında yapılan ikrarlar geçerli olmaz. Ancak, ikrah hâli kalktıktan sonra rıza gösterilmesi hali müstesnadır. Tam ikrah da, eksik ikrah da rızayı yok eder. Bağlayıcı akid ve sözlerde ise karşılıklı rıza esastır. Nitekim Kur’an’da: “…Aranızda mallarınızı bâtıl yollarla değil, ancak karşılıklı rızaya dayanan ticaretle yeyin” (en-Nisâ, 4/29) buyurulmuştur. Hz. Peygamber de; “Bir kimsenin malı, ancak onun gönül hoşluğu ile helâl olur” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 72) buyurur.
Zorlananın fiilleri, zorlamanın tam veya eksik olmasına göre değişik hükme tâbi olur. Eksik ikrah, zorlananı fiilinin sonucu bakımından mutlak olarak serbest bırakmaz. Meselâ, bir kimse hapisle tehdit edilerek içki içmeye veya bir şahsı öldürmeye zorlansa, teklifi yerine getirirse tamamen sorumlu olur. Çünkü karşılaştığı eziyeti kabul ederek istenilen şeyi yapmayabilir. Söyleneni yapmadığı takdirde uğrayacağı eziyet tahammül edilir cinstendir.
Tam ikrahta ise zorlanan, işlediği fiilden sorumlu olmamakla birlikte, korkutan sorumlu olur. Sorumluluk ikisi arasında yer değiştirmiş bulunur.