NÂMUS: Irz, edeb, ar, hayâ.
Kadın, beş vakit namazını kıldığı, nâmusunu koruduğu ve kocasına itâat ettiği zaman, Cennet’e istediği kapıdan girer. (Hadîs-i şerîf-Kitâb-ül-Metcer-ür-Râbih)
Mîdesini, nâmusunu ve iffetini korumak kadar fazîletli ibâdet yoktur. (Muhammed Bâkır)
Ramazan ayı, İslâm dîninin nâmusudur. Âşikâre oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Bu aya hürmet etmiyen, İslâmiyet’in nâmus perdesini yırtmış olur. (Seyyid Abdülhakîm)
Nâmus kelimesi dilimizde yaygın olarak ırz, iffet, haya, edeb, doğruluk, dürüstlük, itibâr, güvenilirlik, ahlâkî ölçülere bağlılık, emniyet, şan, şeref, temizlik gibi fazilet ve yüksek değer taşıyan hasletleri ifade etmek için kullanılır. Yunanca asıllı bir kelime olduğu söylenir. Nâmus kelimesi dilimizde daha çok “utanma duygusu” karşılığında kullanılmaktadır. Bu anlamda Peygamber Efendimiz;” Bütün peygamberlerce söylenegelen bir söz vardır; o da, “utanmazsan istediğini yap” sözüdür” buyurmuştur (Buhâri, Enbiya, 54; Edeb, 78; Ebû Davud, Edeb, 6; İbn Mâce, Zühd, 17; Mâlik b. Enes, Muvatta’, Sefer, 46; Ahmed b. Hanbel, a.g.e., IV, 121, 122; V, 273). Görüldüğü gibi utanma duygusu her devir ve her millet için geçerlidir.