TÂBİ: Uyan.
Allahü teâlâ, âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki:
Ey sevgili peygamberim! Onlara de ki: Eğer Allahü teâlâyı seviyorsanız ve Allahü teâlânın da, sizi sevmesini istiyorsanız, bana tâbi olunuz! Allahü teâlâ bana tâbi olanları sever. (Âl-i İmrân sûresi: 31)
Resûlullah efendimize tâbi olan bir kimsenin, gün ortasında bir parça uyuması, O’na tâbi olmaksızın, birçok geceleri ibâdetle geçirmekten, kat kat daha kıymetlidir. Çünkü, kaylûle yapmak yâni öğleden önce biraz yatmak, Peygamber efendimizin âdet-i şe rîfesi idi. İslâmiyet’e uymayan şeylerin hiçbirisini, Hak teâlâ sevmez, beğenmez. (Ahmed Fârûkî)
İki cihan seâdetine kavuşmak, ancak ve yalnız, dünyâ ve âhiretin efendisi olan Muhammed aleyhisselâma tâbi olmağa bağlıdır. O’na tâbi olmak için, îmân etmek ve dînimizin emir ve yasaklarını öğrenmek ve yapmak lâzımdır. (Ahmed Fârûkî)
Bir mezhebe tâbi olmayanlar ya zındık (kâfir) veya mezhepsiz olurlar. (Hamdullah Decvî)
Ehl-i sünnet, yâni Peygamber efendimiz ve arkadaşlarının yolunda olan kimsenin, ibâdetlerini dört hak mezhebden birine tâbi olarak yapması lâzımdır. Dört mezhebden birine tâbi olmayan kimse bid’at sâhibidir. (Tahtâvî, Ahmed Berîlevî)