NEBÂTÎ RUH: Her canlıda mevcud olan ve doğma, büyüme, beslenme, zararlı maddeleri dışarı atma, üreme ve ölme gibi canlılık hallerini yapan rûh.
Nebâtî rûha sâhib olan canlılarda büyüme bütün hayat boyunca olmaz. Muayyen bir miktâra vardıktan sonra, bu iş durur. Beslenme ölünceye kadar devâm eder. Çünkü gıdâ olmadan yaşanamaz. (Ali bin Emrullah)
“Ölmeden önce ölünüz.” hadis-i şerifine göre ıtlak-ı ruh dünyada da bir derece gerçekleşebilir. Bunun şartı, ruhun bedene galip gelmesidir. Nur Külliyatı’nda “Ruhu cismaniyetine galip olan evliyanın işleri, fiilleri sür’at-i ruh mizanıyla cereyan eder.” buyrulur (Mesnevî-i Nuriye, Şemme). Bir başka risalede de “Hayvaniyetten çık, cismaniyeti bırak, kalp ve ruhun derece-i hayatına gir.” tavsiyesi yapılır (Lem’alar, On Yedinci Lem’a).
Buna göre, bir mümin, “büyüyüp gelişme” diye özetleyebileceğimiz “nebatî ve cismanî” cihetini ve yine “yeme, içme, görme, işitme, yürüme, evlenme” gibi fonksiyonların tamamını ifade eden “hayvanî” cihetini aşarak, “düşünme ve inanma” merkezli olan “insaniyet” cihetinde terakki ettiğinde, kalp ve ruh ön plana geçmiş olur.
Artık böyle bir kişinin ruhu da, bir bakıma, “ıtlaka” mazhar olmuştur. Şu var ki, bu ıtlak ölümde olduğu gibi bedeni tamamen terk etme şeklinde değil, kalbini “dünya hayatına ve mahlukata bağlamama” olarak kendini gösterir.