NEBÎ: Yeni bir din getirmeyen, daha önce gönderilmiş olan bir Resûlün dînine dâvet eden, çağıran peygamber. Resûllere (yeni bir dinle gönderilen peygamberlere) tâbi olan peygamberler. (Bkz. Peygamber)
Allahü teâlânın dînine çağırmakta, Resûl ile Nebî arasında bir ayrılık yoktur. Peygamberlere îmân etmek; aralarında hiçbir fark görmeyerek, hepsinin doğru sözlü olduğuna inanmak demektir. Onlardan birine inanmayan kimse, hiçbirine inanmamış olur. (Seyyid Abdülhakîm)
Ayrıca Arapça “nebi” kelimesinin gelecekten haber vermek anlamındaki kehanetle hiç bir ilgisi yoktur. Nebi kelimesinin türediği “nebe’e” kelimesinin kökü, yukarıda da ifade edildiği gibi “duyurmak”, “birşey hakkında haber vermek” demektir. Ama bu haber istikbale matuf değildir. Kur’an’a göre peygamber tarafından getirilen haberler daima gayb (görülmeyen dünya) haberleridir. Hz. Peygamber (asm)’in faaliyeti Allahın arzusunu insanlara duyurma (tebliğ)dir. Gerçi ileride insanların gözleri önüne serilecek olan cennet ve cehennem tasvirleri de istikbale matuf haberlerdir. Ama bu, İbrani kehanetlerindeki gibi belirli bir şahsın veya belirli bir olayın ne zaman vuku bulacağını önceden görüp söylemekten çok farklıdır; ona hiç benzemez. Zaten peygamberlerin görevi de bu değildir.