RİSÂLET: Peygamberlik, resûllük. (Bkz. Peygamberlik) Fahr-i âlem girdi çün kırk yaşına Kondu pes, risâlet tâcı başına. (Süleyman Çelebi)
Risâlet, çalışmakla elde edilemez. Bu, Allahü teâlânın dileği ile kullarına verdiği bir lütuftur. (Necmeddîn-i Kübrâ)
Risalet, Allah’tan bir tavzif (görevlendirme), velâyet ise Allah’a bir yükseliştir. Yani, Allah bazı insanları, insanlara resul olarak göndermiştir. Bu bir görevlendirmedir.
“Allah kime risalet görevini vereceğini en iyi bilendir.” (En’am, 6/124)
ayetinin hükmünce, kim buna ehilse, görevlendirilir. İlk insan Hz. Âdem, aynı zamanda ilk peygamberdir.
“Her ümmet için bir resul vardır.” (Yunus, 10/47)
ayetinin belirttiği gibi, her kavme peygamber gönderilmiştir. Hz. Muhammed (asm.), son peygamberdir (Ahzab, 33/40), risaleti bütün insanlığa şümullüdür.
Risalet, Peygamberimizle noktalanmıştır. Fakat velayet devam etmektedir. Risalet ve velayet, birbirine karışmayan iki deniz gibidir. Hiçbir veli nebi mertebesine ulaşamaz.
Velayet, risaletin bir delilidir. Risaletin tebliğ ettiği iman hakikatlarını, velayet bir nevi kalbî müşahede ve ruhanî zevk ile aynelyakîn derecesinde görür, tasdîk eder.