SÂBİKÛN: Asıl îtibâriyle peygamberler aleyhimüsselâm, onlara tâbi olmak bakımından Eshâb-ı kirâm, Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîn, peygamberlere vâris olmak bakımından müctehidler, müfessirler (tefsir âlimleri), muhaddisler (hadîs âlimleri) ve tasavvuf büyükleri.
Sâbikûn, her hallerinde Peygamber efendimize uymaları vâsıtasıyle, zâhirde ve bâtında en yüksek mertebeye ulaşmışlar, güzel ahlâk sâhibi olmuşlar, kavuştukları yüksek mertebeden dönüp, aşağı inmeye ve böylece insanları Allahü teâlânın beğendiği yola girmeye dâvet etmekle (çağırmakla) vazîfelendirilmişlerdir. (Abdülhakîm Arvâsî)
Mü’minler sâbikûnun sırlarını anlayamaz. Kur’ân-ı kerîmde ayrı harflerle gösterilen işâretler, bunlara mahsûs sırlardır. Râhat ve rahmet, bunlar içindir. Kıyâmet gününün korkusundan emîn olanlar bunlardır. Kıyâmetin dehşetinden, başkaları gibi ürkmez ler. Kıyâmette bunlara husûsî muâmele yapılır. Kendilerine ayrıca ikrâm olunur. (Ahmed Fârûkî)