Secde-i Şükr: Bir nîmete kavuşan veya bir dertten kurtulan kimsenin Allahü teâlâ için yaptığı secde.
Secde-i şükr, tilâvet secdesi gibidir. Yâni abdestli olarak kıbleye karşı ayakta durup, elleri kulaklara kaldırmadan Allahü ekber deyip secdeye gidilir. Önce niyet etmek lâzımdır. Secdede önce Elhamdülillah, sonra secde tesbihi (sübhâne rabbiyel a’lâ ) okunur. Secde-i tilâvette ise “Elhamdülillah” okunmaz. Vakit namazlarından sonra secde-i şükr yapmak mekruhtur, yâni Peygamber efendimiz böyle yapmamıştır. Bid’at olur. (Tahtâvî, M.Ma’sum-i Fârûkî)
Şükür; nimeti bilip nimet vereni anmak ve övmek demektir. Şükür secdesi bir nimete kavuşmaktan veya bir sıkıntı ve musîbetten kurtulmaktan dolayı kıbleye yönelerek ve tekbir alınarak tilâvet secdesi gibi yapılan bir secdedir.
Ebû Bekre (r.a)’den rivayete göre, “Hz. Peygamber (s.a.s) sevindirici bir haber aldığı zaman veya kendisine bir müjde verildiği vakit secdeye kapanırdı.”
Şükür secdesi müstehaptır. Ancak namazdan sonra yapılması mekruhtur. Çünkü işin mâhiyetini bilmeyenler bunun namazın bir parçası olduğunu sanabilirler. Bu gibi inanışa yol açabilen her türlü mübah iş ise mekruh olur. Şükür secdesinin mekruh vakitler dışında yapılması gerekir (İbn Abidîn, Reddül-Muhtar, Mısır t.y., I, 344, 731; eş-Şürünbülâlî, el-Zübâb, s. 85 vd.).