SULH: Barış.
Harb zamânında, askerin kıymeti artar ve muhârebede ufak bir hizmeti, sulh zamânındaki büyük gayretlerinden daha kıymetli olur. (İmâm-ı Rabbânî)
Düşman ordusu kuvvetli ise, mal vererek bile sulh yapmak câiz olur. (İbn-i Âbidîn)
Sulhun Çeşitleri:
Sulh, müslümanla zimmî veya müste’men, bâğî ile İslâm devlet başkanını meşrû sayan tebea, geçimsizlik halinde eşler arasında veya davacı ile davalı arasında mâlî olan veya mâlî olmayan konularda yapılabilir.
Sulh akdi üçe ayrılır:
1. Davalının ikrarda bulunduğu anlaşmazlığı sulh yoluyla çözümleme:
Bir kimse başkasında bir alacağı olduğunu iddia etse, davalı da böyle bir borcu bulunduğunu ikrar ve itirafta bulunsa, sonra davacı onunla asıl borcundan başka bir bedel üzerinde anlaşsa ikrara dayalı sulh söz konusu olur. Bu sulh bedeli, dava konusu cinsinden olabileceği gibi; yararlanma, bir yerde belirli bir süre çalışma veya bir evde oturma kabilinden de olabilir. Bu çeşit sulhun caiz olduğu konusunda bilginler arasında görüş birliği vardır (es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut 1398/1978, XX, 139; el-Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyi’, Beyrut 1328/1910, VI, 40; İbnü’l-Hümâm, Fethul-Kadîr, Kahire 1310 H., VII, 24; İbn Rüşd, Bidâyetül-Müctehid, Mısır t.y., II, 290; İbn Kudâme, el-Muğnî, Kahire t.y., IV, 482).
krara dayalı sulh akdi bir mal yerine başka mal üzerinde yapılmışsa satım akdi gibi sayılır. Bir halı yerine kumaş üzerinde sulh yapmak gibi. Bu, tarafların rızası ile bir malın başka malla mübadelesi niteliğindedir. Bu yüzden de gayri menkul olunca bunda şûf’a (bk. “Şûf’a” mad.) cereyan eder; ayıp sebebiyle geri verilebilir; kendisinde şart muhayyerliği sabit olur ve bedelin bilinmezliği onu fasit kılar. Çünkü bu bilinmezlik, anlaşmazlığa götürür. Diğer yandan bedeli teslime gücün yetmesi de şarttır.
Bir mal yerine evde oturma gibi bir yararlanma üzerinde akit yapılmışsa, buna kira hükümleri uygulanır. Çünkü bu, bir mal karşılığında menfaatleri temlik etmektir. Akitlerde itibar, sözcüğe değil anlamadır. Kira süresinde, taraflardan birisinin ölümü ile akit sona erer.
2. Davalının inkârına dayalı sulh: Davalının dava konusunu inkârı üzerine yapılan sulhtür. Meselâ; bir kimse başka birisinin üzerinde bir hakkı olduğunu iddia etse, davalı ise bu hakkı inkâr etse, ancak daha sonra taraflar bu dava konusunun bir bölümü üzerinde sulh anlaşması yapsalar; böyle bir sulh Hanefi, Mâlikî ve Hanbelîlere göre caizdir (es-Serahsî, a.g.e., II,139; el-Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyi’, IV, 40; İbnül-Hümâm, Fethul-Kadîr, VII, 24; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 476). Ancak bunun için davacının dava konusu şeyin kendisine ait bir hak olduğuna inanması, davalının ise aksi görüşte olması, fakat husumeti kesmek üzere davacıya üzerinde anlaştıkları bir bedeli ödemesi şarttır.
3. Davalının susması ile yapılan sulh: Davacının dava konusu şeyi ikrar veya inkâr etmeyip susması üzerine yapılan sulhtur. Bir kimse başka birisi üzerinde bir hakkı bulunduğunu iddia etse, davalı bunu ikrar veya inkâr etmeksizin sussa, sonra da bu konuda onunla sulh akdi yapsâ; çoğunluk fakihlere göre böyle bir sulh akdi geçerli olur.