Zann-ı Gâlib: Çok kuvvetli zan.
Abdest aldım mı, almadım mı diye şüpheye düşüp, zann-ı gâlibi abdestsiz olduğu yönde olursa, abdesti bozulur. (Muhammed bin Kutbüddîn İznikî)
İslâm fıkhında bazı kararsızlık hallerinde, olumlu veya olumsuz karar verilemeyen bazı durumlarda üstün kanaata göre amel edilme esası getirilmiştir.
Şek, zan ve galip zan terimleri arasındaki bağlantıyı Ali Haydar Efendi (ö. 1355/1936) Mecelle şerhinde şöyle belirtir: “Şek, sözlükte mutlak tereddüt demektir. Terim olarak ise bir şeyin meydana gelip gelmemesi yani olup olmaması konusunda aklın tereddüt etmesidir. Bu durum, iki taraftan birisini tercih edememek şekliyle ortaya çıkar. Eğer iki taraftan birisini kalb kanaat getirerek tercih ederse buna “gâlib zarı” denir. Gâlib zan ise kesin bilgi (yakîn) ifade eder. Galib zan yakîn derecesinde kesin bilgi verince, bir kimse başkasının evine girip o kimsenin hırsız olduğuna gâlip zan meydana gelse, ev sahibi tarafından öldürülmesi mübah olur” (Ali Haydar, Düraru’l-Hükkâm Şerhu Mecelleti’l-Ahkâm, 3. baskı, İstanbul 1330, I, 39).
Yapılan ibadet ve amellerin her türlü şüphe ve riyadan uzak olması gerekir. Şüphe ve tereddütler amelin değerini düşürür ve kararsızlıklar meydana gelir. Bu yüzden dört rekatlı bir namazı üç rek’at mı, yoksa dört rek’at mı kıldığında ilk defa şüphe eden kimsenin bu namazı yeniden kılması gerekir. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Sizden biri namazında kaç rek’at kıldığı hususunda şüpheye düşerse namazı yeniden kılsın” (Zeylâî, Nasbu’r-Râye, 1. baskı,1393/1973, y.y., II, 173).