Evliyânın büyüklerinden. Künyesi Ebü’l-Abbâs olup ismi, Ahmed bin Mûsâ bin Ali bin Ömer bin Acil el-Yemenî’dir. Yemen’de yetişen Ahmed el-Yemenî, aynı zamanda fıkıh âlimi, zâhid ve çok ibâdet eden bir zâttır.
Ebu’l-Abbas Ahmed b. Mûsâ Hazretleri’nin okuduğu rivayet edilen salâtın Arapçası ve Türkçe anlamı.
Arapçası:
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ حَمْداً يُوافِي نِعَمُهُ وَيُكَافِيء مَزِيدَهُ سُبْحَانَكَ لاَ أُحْصِي ثَنَاءً عَلَيْكَ أَنْتَ كَمَا أَثْنَيْتَ عَلٰى نَفْسِكَ فَلَكَ الْحَمْدُ حَتَّى تَرْضَى [ وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَالرَّسُولَ فَأُولَئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَئِكَ رَفِيقاً ، ذَلِكَ الْفَضْلُ مِنَ اللَّهِ وَكَفَى بالله عَلِيماً] اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ أَفْضَلَ وَأَجَلَّ وَأَكْمَلَ وَأَنْبَلَ وَأَظْهَرَ وَأَزْهَرَ صَلَوَاتِكَ وَأَوْفَى سَلاَمِكَ صَلاَةً تَمْتَدُّ وَتَزِيدُ بِوَابِلِ سَحَائِبِ مَوَاهِبِ جُودِ كَرَمِكَ وَتَنْمُو وَتَزْكُو بِنَفَائِسَ شَرَائِفَ لَطَائِفَ جُودِ مِنِّتِكَ دَائِمَةَ بِدَوَامِكَ بَاقِيَةً بِبَقَائِكَ لاَ مُنْتَهَى لَهَا دُونَ عِلْمِكَ وَلاَ مُنْتَهَى لِعِلْمِكَ أَزَلِيَّةً بِأَزَلِيَّتِكَ لاَ تَزُولُ أَبَدِيَّةً بِأَبَدِيَّتِكَ لاَ تَحُولُ عَلٰى عَبْدِكَ وَنَبِيِّكَ وَرَسُولِكَ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ إِمَامِ حَضْرَتِكَ وَلِسَانِ حُجَّتِكَ وَعَرُوسِ مَمْلَكَتِكَ اَلعِزِّ الشَّاسِعِ وَالنُّورِ السَّاطِعِ وَالْبُرْهاَنِ الْقَاطِعِ وَالرَّحْمَةِ الْوَاسِعَةِ وَالْحَضْرَةِ الجَامِعَةِ نُورِ اْلأَنْوَارِ وَمَعْدِنِ اْلأَسْرَارِ وَطِرَازِ حُلَّةِ الْفَخَارِ دُرَّةِ صَدَفَةِ الْوُجُودِ وَذَخِيرَةِ الْمَلِكِ الْوَدُودِ وَمَنْبَعِ الْفَضَائِلِ وَالْجُودِ تَاجِ مَمْلَكَةِ التَّمْكِينِ الرَّؤُفُ بِالْمُؤْمِنِينَ وَنِعْمَةِ اللهِ عَلِى الْخَلاَئِقِ أَجْمَعِينَ صَلاَتَكَ الَّتيِ عَلَيهِ بَهَا أَنْعَمْتَ وَبِفَضَائِلِهَا لَهُ أَكْرَمْتَ وَعَلٰى آلِهِ وَصِحْبِهِ خَزِائِنِ عِلْمِهِ وَنُجُومِ هِدَايَتِهِ صَلاَةً تُرْضِيكَ وَتُرْضِيهِ وَتَرْضَى بِهَا عَنَّا يَا رَبَّ الْعَالَمِينَ صَلاَةً تُحَسِّنُ بَهَا أَخْلاَقَنَا وَتُوَسِّعُ بَهَا أَرْزاَقَنَا وَتُزَكِّي بِهَا أَعْمَالَنَا وَتَغْفِرُ بِهَا ذُنُوبَنَا وَتَشْرَحُ بِهَا صصُدُورَنَا وَتُطَهِّرُ بِهَا قُلُوبَنَا وَتُرَوِّحُ بِهَا أَرْوَاحَنَا وَتُقَدِّسُ بِهَا أَسْرَارَنَا وَتُنَزِّهُ بِهَا أَفْكَارَنَا وَتُصَفِّي بِهَا سَرَائِرَنَا وَتُنَوِّرُ بِهَا بَصَائِرَنَا بِنُورِ االْفَتْحِ الْمُبِينِ يَا أَكْرَمَ اْلأَكْرَمِينَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ صَلاَةً تُنْجِينَا بِهَا مِنْ هَوْلِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَنَصَبِهِ وَزَلاَزِلِهِ وَتَعَبِهِ يَا جَوَادُ يَا كَرِيمُ وَتَهْدِينَا بِهَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمِ وَتُجِيرَنَا بِهَا مِنْ عَذَابِ الْجَحِيمِ وَتُنَعِّمَنَا بِهَا بِالنَّعِيمِ الْمُقِيمِ يَا رَبُّ يَا اَللهُ يَا رَحْمَنُ يَا رَحِيمُ نَسْأَلُكَ حَقِييقَةَ اْلإِسْتِقَامَةِ فِي حَظَائِرِ قُدْسِكَ وَمَقَاصِيرِ أُنْسِكَ عَلٰى أَرَائِكِ مُشَاهَدَتِكَ وَتَجَلِّيَاتِ مُنَازِلَتَكَ وَالِهِينَ بِسَطَعَاتِ سُبُحَاتِ أَنْوَارِ ذَاتِكَ مُخَلَّقِينَ بِأَخْلاَقِ حَقَائِقَ رَقَائِقِ صِفَاتِكَ فِي مَقْعَدِ حَبِيبِكَ وَخَلِيلِكَ وَصَفِيِّكَ الْجَمَالِ الزَّاهِرِ وَالْجَلاَلِ الْقَاهِرِ وَالْكَمَالِ الْفَاخِرِ وَاسِطَةِ عِقْدِ النُّبُوَّةِ وَلُجَّةِ زَخَارِ الْكَرَمِ وَالْفُتُوَّةِ سَيِّدِنَا وَنَبِيِّنَا وَحَبِيبِنَا مُحَمَّدٍ سَيِّدِ الْمُرْسَلِينَ اَلْمُنْزَلِ عَلَيْهِ فِي الذِّكْرِ الْمُبِينِ [ وَمَا أَرْسَلْننَاكَ إِلاَّ رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ] سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ ، وَسَلامٌ عَلٰى الْمُرْسَلِينَ ، وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Anlamı:
“Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a, hamd olsun; öyle bir hamd ki, nimetlerine eşit, artırdığına denk olsun. Rabbim seni tenzih ederim, sana gereken medh u senâyı saymaya gücüm yetmez. Sen, kendini medh u senâ ettiğin gibisin. Sen râzı olana kadar Sana hamd olsun. “Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” (Nisâ, 69)
Allah’ım; salâtının ve selâmının en üstünü, en yücesi, en mükemmeli, en şereflisi, en belirgini, en güzeli ve en bolu ile ve öyle bir salât ki; kerem ve cömertlik bulutlarının yağdırdığı sağanak yağmuruyla devam eder ve çoğalır, senin ihsânının lütfu, şerefi, hârikalarıyla güzelleşir. – öyle bir salât ki; – senin devamınla devam eden, bekânla bâkî kalan, ilminle sonu olmayan, -ki ilminin sonu yoktur-, ezelinle ezeli olan, zâil olmayan, ebediyetinle ebedî olan, şaşmayan salât ve selâmı kulun, nebin, rasûlun, Efendimiz Muhammed’e olsun.
O, huzurundakilerin imâmı, hüccetlerini dillendiren, mülkünün güzeli, engin izzet sahibi, parlayan nur, kesin delil, geniş rahmet, toplayıcı mertebe, nurların nûru, sırların aslı, fahr elbisesinin süsü, varlık örtüsünün incisi, Vedûd olan Melîk’in hazînesi, fazîlet ve kerem kaynağı, hüküm memleketinin tâcı, mü’minlere şefkatli, bütün kâinâta Allah’ın nimetidir. Bu salâtı ona ihsân ettin, bu salâtın fazîletleri ile onu şereflendirdin, âline, ilminin hazîneleri ve hidâyet yıldızları olan ashâbına da salât ve selâm eyle. Öyle ki seni ve onu râzı eder, onunla bizden râzı olursun ey âlemlerin Rabbi!
Bu salât sebebi ile; ahlâkımızı güzelleştirirsin, rızıkımızı genişletirsin, amellerimizi temizlersin, günâhlarımızı affedersin, gönlümüzü ferahlatırsın, kalplerimizi temizlersin, ruhlarımızı rahatlatırsın, sırlarımızı takdis edersin, fikirlerimizi arındırırsın, iç âlemimizi pâk edersin, açık fetih nûru ile basîretlerimizi nurlandırırsın, ey cömertlerin cömerti, merhametli olanların merhametlisi. Bu salât sebebi ile; bizi kıyâmet korkularından, yorgunluklarından, şiddetinden, kurtarırsın ey Cevâd ve ey Kerîm.
Bu salât sebebi ile; bizi sırât-ı mustakîme iletirsin, cehennem azâbından korursun, dâimî nîmetlerle nimetlendirirsin, yâ Rabb, yâ Allah yâ Rahmân ya Rahîm. Kudsünün sahâlarında, ünsiyetinin saraylarında, Seni müşâhede koltuklarında, menzillerinin tecellîlerinde, zâtının nurlarının parlaklığı içinde, kendimizi kaybederek, sıfatının inceliklerinin ve hakîkatlarının ahlâkıyla ahlaklanarak; O, parlayan güzellik, kahır-galip- celâl, muhteşem kemalat, peygamberler gerdanlığının ortası, kerem ve gençliğin kaynağı Efendimiz, nebimiz, habibimiz Muhammed, elçilerin efendisi, kendisi için zikr-i mübînde “Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 107) âyeti indirilen habîbin, dostun, seçtiğinin meclisinde, Sen’den istikâmet hakîkatini isteriz.
Rabbin onların niteledikleri şeylerden münezzehtir. Bütün Rasûllere selâm olsun. Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.” (Nebhânî, Saâdet, 279-280)
Kaynak: Yrd. Doç Dr. Veysel Akkaya, Kalplere Şifa Salavat ve Dualar, Erkam Yayınları