Allâh’a muhabbet mevzuunda zirve şahsiyet, hiç şüphesiz Peygamber Efendimiz’dir.
Peygamberimiz, duâlarında Allâh’ın muhabbetini talep ederek, Hz. Dâvûd’un (a.s.) şu niyâzını tekrâr ederdi:
اَللّٰهُمَّ اِنِّى اَسْأَلُكَ حُبَّكَ وَحُبَّ مَنْ يُحِبُّكَ وَالْعَمَلَ الَّذِى يُبَلِّغُنِى حُبَّكَ. اَللّٰهُمَّ اجْعَلْ حُبَّكَ اَحَبَّ اِلَىَّ مِنْ نَفْسِى وَاَهْلِى وَمِنَ الْمَاءِ الْبَارِدِ
“Allâh’ım! Sen’den muhabbetini, Sen’i sevenlerin muhabbetini ve Sen’in sevgine ulaştıracak ameli talep ediyorum. Allâh’ım! Sen’in muhabbetini bana nefsimden, âilemden, malımdan ve soğuk sudan daha sevgili kıl!” (Tirmizî, Deavât, 72/3490)
Peygamber Efendimiz’in bu husustaki diğer bir duâsı da şöyledir:
“Allâh’ım! Beni, Sen’in muhabbetinle ve sevgisi Sen’in katında fayda verecek olan kimsenin muhabbetiyle rızıklandır. Allâh’ım! Bana ihsân ettiğin ve benim de kendilerini sevdiğim nîmetleri, Sen’in sevdiğin ve râzı olduğun amelleri işleyebilmem husûsunda bir kuvvet kıl. Allâh’ım! İstediğim hâlde bana vermediğin şeyleri de, zihnimi Sen’in sevdiğin şeylerle meşgul etmeme ve tamâmen Sen’in tâatine yönelmeme bir sebep kıl.” (Tirmizî, Deavât, 73/3491)
“Seven sevdiğini dilinden düşürmez, dâimâ onu düşünür.” kâidesince, Peygamber Efendimiz de her hâlükârda Allâh’ı zikir üzere bulunur, dâimâ O’nun sıfatları, kudret ve azamet tecellîleri ve lutfettiği nîmetleri üzerinde tefekkür ederek her hareketinde Rabbine duâ ederdi. Nitekim bir yere girerken, oradan çıkarken, otururken, kalkarken, bir işe başlarken, onu bitirirken, muhtelif zaman ve mekânlarda yaptığı duâlar, Ashâb-ı Kirâm’ın ezberlemekten neredeyse âciz kalacağı miktarlara ulaşmış ve Efendimiz’den kısa ve öz duâlar talep etmelerine sebep olmuştur.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları