Kainatın her tarafında Allah’ın koyduğu kanunlar, cari olduğu gibi, rızkın taksiminde de yine Allah’ın kanunları geçerlidir. Mesela, rızkı hırs ile isteyenlerin rızkında darlık, sebeplere müracaat ettikten sonra tevekkül ile isteyip beklemek ise, rızıkta bolluk meydana getirir. Bu ilahi kanun ile görüyoruz ki, bir insan çok mal istiyorsa sebeplere müracaat edecek ve tevekkül ile isteyecektir. Bu kanuna müracaat edenlerin rızıklarında genişlik meydana gelecektir.
“Maîşet tedâriki zorluğuna düşen bir kimseyi evinden çıktığı zaman şöyle demekten men edecek hiç bir şey yoktur:
“Canıma, malıma ve dînime bismillah. Ey Rabbim! Beni kazana razı kıl. Bana takdîr olunanı benim için bereketlendir, o hâle geleyim ki te’hir olunanın ta’cilini, ta’cil olunanın da te’hirini istemeyeyim.” (Ali el-Müttâkî, no: 9323)
“Bana Cibril’in öğrettiğini sana öğreteyim mi? Çok cimri ve kıskanç birine, yahud zâlim bir sultana, yahud fahşinden korktuğun kötü bir borçluya işin düştüğü zaman okursun:
“Ey Rabbim! Her şeye mutlak gâlib ve mutlak büyük ancak sensin, ben de senin zayıf ve düşkün bir kulunum. Her türlü kudret kuvvet ancak seninledir. Ey Rabbim! Fir’avn’i Musa’ya musahhar kıldığın gibi filânı da bana musahhar kıl ve Davud’un elinde demiri yumuşattığın gibi onun da kalbini bana karşı yumuşat. O senin iznin olmadan bir şey konuşamaz, onun nâsiyesi de, kalbi de senin kabza-i kudretindedir. Senin zâtının senâsı yücedir ey merhamet edicilerin merhamet edicisi!” (Ali el-Müttâkî, no: 16815)
Kaynak: Mahmud Sami Ramazanoğlu, Dualar ve Zikirler, Erkam Yayınları, İstanbul, 2013