Niyetler dönüştürücüdür. Mârûf-ı Kerhî hazretlerinin samimi niyeti ve duası gençlerin gönüllerini yumuşatan bir iksire dönüşmüştür.
“Bir bölük gâfil genç, Dicle kenarında şarap içip eğleniyorlardı. Hak dostlarından Mâruf-ı Kerhî (kuddise sirruh) oradan geçiyordu. Şimdi bu şeyhin, işlemekte oldukları melanetlerinden dolayı kendilerinin helâki için beddua edeceğini düşünen gençlerin keyfi kaçtı. Bunun da kızgınlığıyla içlerinden biri dayanamayıp kalktı ve müstehzi bir tavırla:
“Yâ Şeyh! Haydi durma, bizim şu anda Dicle’nin azgın sularına gark olmamız için hemen bedduâna başla!” dedi.
Mâruf hazretleri hiçbir gazap emâresi göstermeksizin merhametle ellerini kaldırdı ve:
“Yâ İlâhî! Bu yiğitlere dünyâda hoş dirlik verdiğin gibi, âhirette de dirlik ver.” dedi.
Ummadıkları bu tavır karşısında gençler:
“Yâ Şeyh! Siz ne diyorsunuz? Bu sözün mânâsını anlayamadık.” dediler.
İhlâsı bereketiyle şu kısacık ve sâde sözlerine Cenâb-ı Hakk’ın tesir gücü verdiği Mâruf-ı Kerhî hazretleri şöyle dedi:
“Evlâdlarım! Hak Teâlâ, size âhirette dirlik vermek isterse, tevbe etmenizi nasîb kılar.”
Yiğitler beklemedikleri bu müşfikâne tavır karşısında, önce bir müddet düşünceye daldılar. Akabinden kendilerine pişmanlık ve nefs muhâsebesi hâli geldi. Derken intibâha gelerek nedâmet içinde şaraplarını döktüler, çalgılarını kırdılar ve tevbe ettiler. Her iki cihanın saâdet ve selâmetine tâlib oldular.”[1]
[1] Osman Nûri Topbaş, İmandan İhsana Tasavvuf, s. 106-107.
Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları