Allah’ım, kalbim yakınlaşır rahmetinle, açık ve gizli, gecenin sonunda, günün başlangıcında, uykudayken ve uyandığımda. Zikrin, nefisle nefes arasında. Tanımayı lütfettin kalbime. Sen, Yüce Allah’sın, nimetlerin sahibi. Biliyorsun işlediğim günahları. Rezil etmedin musibet verip, bağışladın onları. Salihlerin zikrini nasip et bana. Dünyamda, ahiretimde hep benimle ol. Ve indirdiğin “Abese” suresindeki gibi haşredildiğimde.
İmam Müzeni anlatıyor: İmam Şafii’yi hastalığında yoklamaya vardım. Ve “nasıl sabahladın?” dedim. Şöyle dedi; “Şu halde sabahladım ki; dünyadan gidiyorum, dostlara veda ediyorum. Ölüm bardağını içtim. Fena amellerime kavuştum. Rabbimin huzuruna varıyorum. Bilmiyorum ki, ruhum cennete mi gider ki sevineyim yahut cehenneme mi gider ki acınayım? Böyle dedi, sonra şu beyti söyledi;
“Velemma kasâ kalbi vedâ kat mezâhibi.
Cealtü’reca minni biafvike sülleme.
Teazameni zenbi felemma karentühu
Biavfike Rabbi kâne afvüke a’zama.
Fema zilte zi afvin aniz’zenbil lemtezel.
Tecûdu ve ta’fu minneten ve tekerrüma
Felevlâke lem yeslem min İblise abidün.
Ve keyfe vekad ağva safiyyeke ademâ”
Meali:
Ey Rabbim! Kalbimin katılaştığı ve gidecek yolların daraldığı vakitte, ümidimi affına merdiven kıldım. Günahım pek büyük göründü. Fakat affın ile yanaştırdığımızda, affın daha büyük olu. Sen günahtan af sahibi olmadan zail olmadın. Cömertçe vermede, ikram ve ihsan etmede daim oldun. Eğer Senin lütf u hidayetin olmasaydı, hiçbir abid şeytandan selamette kalamazdı. Nasıl selamette kalır ki, o şeytan, mazhar-ı safvetin olan Hz. Âdem’i bile aldattı.
Kaynak:
Büyük İnsanlar-Abdullah Develioğlu, Şahsi Basım, tarihsiz.