Bağdat’ın Kerh mahallesinde doğdu. Tasavvuf tarihinin en büyük şahsiyetlerinden olan Mar’ûf-i Kerhî’nin önemi daha çok Kâdiriyye, Halvetiyye, Nakşibendiyye, Rifâiyye, Desukıyye, Mevleviyye, Safeviyye, Ni’metullâhiyye, Nurbahşiyye, Bektaşiyye gibi birçok tarikatın silsilesinin kendisiyle devam etmesinden kaynaklanmaktadır.
İranlı hıristiyan bir anne ve babanın çocuğu iken, hıristiyanlığı öğrenmesi için bir rahibe gönderilmişti. Kardeşi Îsâ O’nun İslama gelişini şöyle anlatmaktadır: “Ben ve kardeşim Ma’rûf bir okula gidiyorduk. Hıristiyan idik. Hıristiyan hoca (râhib) çocuklara (Hâşâ) Allahü teâlâ üçtür. Baba, Oğul, Rûh’ül-kudûs derdi. Kardeşim Ma’rûf, Allah birdir birdir diye bağırırdı. Râhib O’nu her tarafı yara bere içerisinde bırakacak şekilde döverdi.
Marufu Kerhi’nin Duası
Anlamı: Dinim için, dünyam için, beni ilgilendiren meselelerim için kerim olan Allah bana kafidir. Bana zulmedenden daha kuvvetli bulunan alim olan Allah bana yeter. Bana kötülükle yaklaşanın belini kırabilecek derecede şiddet ve kuvvete sahip olan Allah bana kafidir.
Rahim olan Allah ölüm anında bana kafidir. Kabirde sorguya çekildiğim anda Allah bana kafidir. Hesap zamanında kerim olan Allah bana kafidir. Mizanın yanında latif olan Allah bana kafidir. Sıratın yanında, kadir olan Allah bana kafidir. Allah bana kafidir. İlah ancak O’dur. O’na yaslanırım. O büyük arşın sahibidir.