Muhyiddin İbnü’l-Arabi -hazretlerinin- peygamberimize okuduğu rivayet edilen salavat…
Muhyiddin İbnü’l-Arabî ya da tam adıyla Muhyiddîn Muhammed bin Ali bin Muhammed el-Arabî el-Hâtimî et-Tâî, ünlü İslâm düşünürü, mutasavvıf, yazar ve şair. Şeyhü’l Ekber unvanı ile de bilinir.
Arapçası:
اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلىَ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ أَكْمَلِ مَخْلُوقَاتِكَ .وَسَيِّدِ أَهْلِ أَرْضِكَ وَأَهْلِ سمَاَوَاتِكَ النُّورِ اْلأَعْظَمِ وَالْكَنْـزِ الْمُطَلْسَمِ وَالْجَوْهَرِ اْلفَرْدِ وَالسِّرِّ الْمُمْتَدِّ ، الَّذِي لَيْسَ لَهُ مِثْلُ مَنْطُوقٍ وَلاَ شِبْهَ مَخْلُوقٍ وَارْضَ عَنْ خَلِيفَتِهِ فِي هَذَا الزَّمَانِ مِنْ جِنْسِ عَالْم اْلإِنْسَانِ ، اَلرُّوحِ الْمُتجَسَّدِ وَاْلَفَرْدِ الْمُتَعَدَّدِ حُجَّةِ اْللهِ فيِ اْلأَقْضِيَةِ وَعُمْدَةِ اللهِ فِي اْلأَمْضِيَةِ ، مَحَلِّ نَظَرِ اللهِ مِنْ خَلْقِهِ ، مُنَفِّذِ أَحْكَامِهِ بَيْنَهُمْ بِصِدْقِهِ ، الْمُمْدِدِ لِلْعَوَالِمِ بِرُوحَانِيَتِهِ الْمُفِيضِ عَلَيْهِمْ مِنْ نُورِ نُورَانِيَّتِهِ ، مَنْ خَلَقَهُ اللهُ عَلى صُورَتِهِ وَأَشْهَدَهُ أَرْوَاحَ مَلاَئِكَتِهِ ، وَخَصَّصَهُ فِي هَذَا الزَّمَانِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ أَماَنًا
فَهُوَ قُطْبُ دَائِرَةِ الْوُجُودِ ، وَمَحَلُّ السَّمْعِ وَالشُّهُودِ ، فَلاَ تَتَحَرَّكُ ذَرَّةٌ فِي اْلكَوْنِ إِلاَّ بِعِلْمِهِ وَلاَ تَسْكُنُ إِلاَّ بِحُكْمِهِ
لِأَنَّهُ مَظْهَرُ الْحَقِّ وَمَعْدَنُ الصِّدْقِ.
اَللّٰهُمَّ بَلِّغْ سَلاَمِي إِلَيْهِ وَأَوْقِفْنِي بَيْنَ يَدَيْهِ، وَأَفِضْ عَلَيَّ مِنْ مَدَدِهِ وَاحْرِسْنِي بِعَدَدِهِ وَانْفُخْ فِيَّ مِنْ رُوحِهِ، كَيْ أَحْيَا بِرُوحِهِ وَلِأَشْهَدَ حَقِيقَتِي عَلٰى التَّفْصِيلِ، فَاَعْلَمَ بِذَلِكَ الْكَثِيرَ وَاْلقَلِيلَ ، وَأَرَى عَوَالِمَهُ اْلغَيْبِيَّةَ تَتَجَلَّى بِصُوَرِهِ الرُّوحَانِيَّةِ عَلٰى اخْتِلاَفِ الْمَظَاهِرِ، لِأَجْمَعَ بَيْنَ اْلأَوَّلِ وَاْلآخِرِ وَالْبَاطِنِ وَالظَّاهِرِ، فَأَكُونَ مَعَ اللهِ آلِهِ بَيْنَ صِفَاتِهِ وَأَفْعَالِهِ، لَيْسَ لِي مِنَ اْلأَمْرِ شَـْئٌ مَعْلُومٌ وَلاَ جُزْءٌ مَقْسُومٌ
فَاَعْبُدَهُ بِهِ فِي جَمِيعِ اْلأَحْوَالِ، بَلْ بِحَوْلِ وَقُوَّةِ ذِى اْلجَلاَلِ وَاْلإِكْرَامِ اَللّٰهُمَّ يَا جَامِعَ النَّاسِ لِيَومٍ لاَ رَيْبَ فِيهِ. اِجْمَعْنِي بِهِ وَعَلَيْهِ وَفِيهِ حَتىَّ لاَ أُفاَرِقَهُ فيِ الدَّارَيْنِ، وَلاَ انْفَصِلَ عَنْهُ فِي الْحَالَيْنِ بَلْ أَكُونَ كَأَنيِّ إِياَّهُ ، فِي كُلِّ أَمْرٍ تَوَلاَّهُ مِنْ طَرِيقِ اْلإِتِّبَاعِ وَاْلاِنْتِفَاعِ، لاَ مِنْ
سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلٰى آلِهِ وَصَحْبِهِ أَجْمَعِينَ وَ الْحَمْدُ للهِ رَبِّ الْعاَلَمِينَطَرِيقِ الْمُمَاثَلَةِ إِلَيْهِ وَاْلاِرْتِفَاعِ وَاَسْأَلُكَ بِأَسْمَائِكَ الْحُسْنَى الْمُسْتَجَابَةَ. أَنْ تُبَلِّغَنِي ذَلِكَ مِنَّةً مُسْتَطَابَةً . وَلاَ تَرُدَّنِي مِنْكَ خَائِباً وَلاَ مِمَّنْ لَكَ نَائِبٌ، فَإِنَّكَ اْلوَاجِدُ الْكَرِيمُ وَأَنَا اْلعَبْدُ اْلعَدِيمُ وَصَلَّى اللهُ عَلٰى
Anlamı:
Allah’ım; mahlûkâtının en mükemmeline, yeryüzünde bulunanların ve göklerdekilerin Efendisi, yüce nûr, mühürlü hazîne, eşsiz cevher, devam eden sır, benzeri anlatılmamış ve yaratılmamış Efendimiz Muhammed’e salât ve selâm eyle. Bu zamandaki insan cinsinden, şekillenen ruh, müteaddid ferd, hükümlerde Allah’ın hücceti, geçmişte Allah’ın umdesi, Allah’ın yarattıklarından nazar malhalli olan, aralarında hükümlerini doğrulukla uygulayan, rûhâniyetiyle âlemlere yardım olan, nûrâniyetinin nûrundan onlara feyiz veren, Allah’ın sûreti üzere yarattığı, meleklerin ruhlarını şâhit ettiği, âlemlere emân olsun diye bu zamana mahsus ettiği, halifesinden râzı ol.
O, varlık dâiresinin kutbu, işitme ve şuhûd mahallidir. Onun bilgisi olmadan kâinatta zerre hareket etmez, hükmü olmadan da hareket eden durmaz. Çünkü o, Hakk’ın mazharı, sıdkın mâdenidir.
Allah’ım! selâmımı ona ilet, beni onun huzurunda hazır et, onun yardımını bana ihsân et, kuvveti ile beni koru, bana rûhundan üfle, onun rûhu ile hayat bulayım, hakîkatıma tafsîlatıyla şâhid olayım, böylece azı ve çoğu öğreneyim, rûhâniyet sûretleriyle mazharlara göre değişik tecellî ettiği gayb âlemlerini göreyim ki, evvel ve âhiri, zâhir ve bâtını birleştireyim. Böylece sıfatları ve fiilleri arasında Allah ve ehli ile beraber olayım. Benim için “emir”den mâlum olan bir şey yok ve benim için ayrılan bir kısım yoktur ki onunla bütün hallerde ona kulluk edeyim. Bilakis celâl ve kerem sahibinin güç ve kudreti ile kulluk yapabilirim. Ey insanları şüphesi olmayan bir günde kıyâmette toplayan, beni onunla, ona, onda cem et ki iki dünyâda ondan ayrılmayayım, iki halde ondan ayrılmayayım, ben, sahip olduğu her işte, benzeme ya da ona yükselme yolundan değil, tâbi olma ve faydalanma yolundan sanki o olayım, Senden, icâbet olunan güzel isimlerinle, hoş bir lütuf olarak bunlara beni ulaştırmanı diliyorum. Beni eli boş, zarar gören çevirme, çünkü Sen Vâcid’sin, (varlık sahibisin) Kerîm’sin. Ben ise yokluk içinde olan kulum. Efendimz Muhammed’e âl ve ashâbına salât olsun. Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.
Kaynak: Yrd. Doç Dr. Veysel Akkaya, Kalplere Şifa Salavat ve Dualar, Erkam Yayınları