Nakşibend Hazretlerinin doğumundan önce Baba Semâsî Hazretleri Kasr-ı Hinduvân’a çok gelip gider ve sohbetlerinde: “–Yakında bu Kasr-ı Hinduvân, Kasr-ı Ârifân olacak!” buyururlarmış. (Salâhaddîn bin Mübârek el-Buhârî, Enîsü’t-Tâlibîn, s. 36)[3] Şâh-ı Nakşibend Hazretleri o günlere dâir şöyle buyurmuşlardır: “Allah Teâlâ’nın bana en büyük lûtuflarından biri, daha çocukluk günlerimde Semâsî Hazretlerinin mübârek nazarlarıyla müşerref olmam ve onun beni mânevî evlâtlığa kabûl buyurmalarıdır.” “Semâsî Hazretleri vefât edince, dedem beni Semerkand’a götürdü.
Dedem, nerede gönül ehli bir derviş olduğunu duysa, hemen beni ona götürür ve benim hakkımda güzel nazarlarını esirgememeleri için âdeta yalvarırcasına ricâda bulunurdu. Onlar da bana iltifat buyururlardı.
Muhammed Bahâeddîn Nakşibendî’nin -hazretleri- okuduğu rivayet edilen salavat…
اَللّٰهُمَّ إِنَّا نَسْأَلُكَ أَنْ تُصَلِّيَ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ نِبْرَاسِ الْأَنْبِيَاءِ وَنِيرِ الْأَوْلِيَاءِ، وزِيْرِقَانِ الْأَصْفِيَاءِ ويُوحِ الثَّقَلَيْنِ وضِيَاءِ الخَافِقَيْنِ، وَعَلٰى آلِهِ وَصَحْبِهِ وَسَلِّمْ تَسْلِيمًا كَثِيرًا كَثِيرًا كَثِيرًا
Türkçesi:
Allah’ım! Peygamberlerin kandili, evliyânın nişânı olan, asfiyânın semâsı olan, ins ve cinnin güneşi, doğu ve batının ziyâsı olan Efendimiz Muhammed’e, âline ve ashâbına salât etmeni istiyoruz. Ve onlara teslimiyetle çokça selâm olsun.
Kaynak: Yrd. Doç Dr. Veysel Akkaya, Kalplere Şifa Salavat ve Dualar, Erkam Yayınları