(Allahummağfir li ümmeti
Muhammed, Allahummestur ümmete Muhammedi,
Allahummecbur ümmete Muhammed,
Allahummansur ümmete Muhammed,
Allahumme beşşir li ümmeti Muhammed,
Allahumme sehhil ümmete Muhammed,
Allahummeftah li ümmeti Muhammed,
Allahummesmah li ümmeti Muhammed,
Allahumme sâmih ümmete Muhammed,
Allahumme ey-yid ümmete Muhammed,
Allahumme ’nciz ümmete Muhammed,
Allahum-me’hdi ümmete Muhammed,
Allahumme’nsuh ümmete Muhammed,
Allahumme’rham ümmete Muhammed,
Allahumme ‘zim ümmete Muhammed,
Allahumme azzim ümmete Muhammed,
Allahumme a’zim ümmete Muhammed,
Allahumme’hdi ümmete Muhammed,
Allahumme veffik ümmete Muhammed,
Allahumme ‘rzuk ümmete Muhammed,
Allahumma ’ğfir zünûbe ümmete Muhammed,
Allahumme’stur uyûbe ümmete Muhammed,
Allahumme ferric kürûbe ümmete Muhammed,
Allahumme nevvir kulübe ümmete Muhammed,
Allahumme’şrah sudur e ümmete Muhammed,
Allahumme yessir umûre ümmete Muhammed,
Allahumme vessi’ kubûre ümmete Muhammed,
Allahumme ehlik a’dâe ümmete Muhammed,
Allahumme ’htim bil îmani li ümmeti Muhammed.
Anlamı : Allahumme ‘hşümî alel îmani maa ümmeti Muhammed, tahte livâihi sey-yidinâ Muhammedin ve nelkake ve ente râdin annâ gayre gadbânin yâ Rab-bel âlemîn, yâ Erhamerrâhimîne.)
“Allah’ım, Ümmet-iMuhammed’i mağfiret et. Allah’ım, ümmet-i Muhammed’in ayıbını ört. Allah’ım, ümmet-i Muhammed’e acı. Allah’ım, ümmet-i Muhammed’e yardım et.
Allah’ım, Muhammed ümmetini müjdele. Allah’ım, Muhammed ümmetinin işini kolaylaştır. Allah’ım, Muhammed ümmetinin işini aç. Allah’ım, Muhammed ümmetine nazar buyur, müsamaha et. Allah ’ım, Muhammed ümmetine bağışlayıcı ol. Allah’ım, ümmet-i Muhammed’i kuvvetlendir. Allah’ım, ümmeti Muhammed’in işini hallet. Allah’ım, Muhammed ümmetine hidâyet buyur. Allah’ım, Muhammed ümmetine öğütler ihsan et. Allah’ım, Muhammed ümmetine merhamet eyle. Allah’ım, ümmet-i Muhammed’iyücelt. Allah’ım, Muhammet ümmetini azametli ve şevketli kıl. Allah’ım, ümmet-i Muhammed’e hidayet nasip et. Allah’ım, Muhammed ümmetine tevfik ihsan eyle. Allah’ım, ümmet-i Muhammed’i azıktandır. Allah’ım, Muhammed ümmetinin günahlarını bağışla. Muhammed ümmetinin günahlarını sen örtbas eyle Allah ’ım. Allah ’ım, Muhammed ümmetinin sıkıntılarını sen kaldır. Muhammed ümmetinin kalblerininurlandır, Allah’ım. Bütün işlerinde onlara kolaylık ihsan et, kabirlerini genişlet, düşmanlarını kahret, son nefeslerinde pişmanlık nasip eyle.
Allah’ım, beni ümmet-i Muhammed ile îman üzerine haşreyle. Efendimiz Muhammed Mustafa’nın sancağı altında cem’eyle. Sana kavuştuğumuz an, bizden razı ve hoşnud ol, ey âlemlerin Rabbi ve ey merhamet edicilerin en merhametlisi.
Bu duâ Muhammed Mustafa’nın ümmetinin bağışlanması hakkındadır. Muhammed ümmetinin bir çok hususlarda affı ve mağfireti istenmektedir. Bu duâda çok önemli münâcatlar var, çok feyizli ve çok kesin dilekler ve dilekçeler vardır. Hazreti Muhammed ümmeti için yalvarışlar ve yakarışlar vardır. Bu duâ hangi niyet için yapılırsa, Mevlâ o niyeti inşaallah kabul edecektir.
İnsanlar yalnız sıkıldıklarında değil, genişlik ve ferahlık zamanlarında da Allah’a sığınmaları lâzımdır. Çünkü Cenâb-ı Hak hem darlıkta hem de genişlikte kullan ile beraberdir. İnsanın en hayırlısı genişlikte ve darlıkta Rab-bine sığınandır. O’na yalvarıp yakarandır. Bütün duâlar Halik’a yapılar, fakat karşılığı kul içindir. Herşeyin hayırlısını duâ vasıtasıyla istemek gereklidir. Hakkımızda hayırlı olan her işi duâmızla ve ağzımızla Rabbimizden istemeliyiz. Allah’ın lütfü keremi hesapsızdır. O’nun merhameti sonsuzdur. Allah’a yalvaranlar mahrum kalmazlar. Başlan dara girmez. Her işleri âsan olur, kolay olur. Çünkü Cenab-ı Hak: iBen kalbleri kırılan kullarımın yanındayım buyuruyor. Ağlayanları güldüren Allah’tır. Dertlere çare bulan O’dur. Dertlilere devâ eden de O’dur.
Allah Allâmü’l-guyûb’dur. Yani gayıpları bilen ve gâibden haberdar olan O’dur. Gizli ve âşikareyi meydana çıkaran, bilinen ve bilinmeyeni bilen yine O’dur. Hakiki yaratıcımız ve koruyucumuz da Ö’dur.
Ahkemü’l-hâkimîn olan Ulu Allah, hem dünyaya ve hem de âhirete sahip O’dur. O’nun emri olmadan çöp dahi sallanmıyacaktır. Kimse ağız açamıyacaktır. Kimse kimseye yardımda bulunamıyacaktır.
İşte o dehşetli fırtınadan korunmak için, burada Hakka sığınmak lâzımdır. İçtenlikle Rabbimize yalvarmak lâzımdır. Helal lokma yemek suretiyle duâ etmek kılıçtan daha keskindir. Haram lokmalardan kaçınmak şarttır. Eğer kazancımız haram, lokmalarımız karışık olursa, yaptığımız duâlar ne kadar manidar olursa olsun, hedefe ulaşmak mümkün değildir. Ancak, lokma ile, niyet temiz olursa yapılacak olan duâlar mutlaka geçerlidir.
Allah cümlemizin duâlarım kabul buyursun ve karşılığında, arzu ettiğimiz dünya ve âhiret isteklerimizi kabul buyursun. Âmin.
Ümmet-i Muhammed’in özelliği Kur’ân’a dayanmaktadır. Kur’ân bu hususta Âl-i tmran sûresinde şöyle buyurmaktadır:
“Sizden bir cemaat bulunmalıdır ki (onlar herkesi) hayra çağırsınlar, iyiliği emretsinler, kötülükden “vazgeçirmeye çalışsınlar. İşte onlar muratlarına erenlerin ta kendileridir.,,(57)
“Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeye çalışırsınız.,,(58)
Bu duâda işlenen hususların hepsi biz Muhammed ümmeti olanlarımız içindir. Maddî ve manevî sahada bize ne lâzımsa hepsi istenmekte ve bu yolda Hahk’a sığınılmaktadır.
Hem dünyamız, hem âhiretimiz arzulanmakta ve bu iki âlemde bize ne gerekiyorsa bu duâmızda Rabbimizden istenmektedir. Bunun için bu duâda çok önemli faziletler, çok kıymetli dilekler vardır.
Nasıl ki insan bazı zamanlarda kısa emeğiyle büyük işler yapıyorsa, bu duâ ile de insan cidden çok kıymetli şeyleri Mevlâ’sından istemek suretiyle âhiretini sağlama almış olur.
Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde: “Ümmetimin evveli mi, ortası mı veya sonu mu, hangisi daha hayırlı olduğu bilinemez. ” buyurdu.(59)
Ancak ümmet iki kısımdır: Bir kısmı, ümmet-i icâbet. Yani yapılan daveti kabul eden, verilen emri yerine getiren, kısacası Peygamberimizin izinde bulunan ümmet. İşte buna “Ümmet-i İcâbet” deniyor. Resûlullah Efendimizin bir çok müjdelerine mazhar olan ümmet işte bu ümmet oluyor.
İkincisi: Ümmet-i dâvet. Bu târife giren ümmet, yapılan daveti kabul et-miyen, Resûlullah’m izinden ayrılan, hiç bir hususta İslâm’ın gereklerine boyun eğmeyen kimselerdir. Bunların hakkında Peygamberimizin bir çok korkutucu tehditleri vardır. Çünkü bunlar sünnetle ilgilenmiyorlar demektir. Öyle ise Peygamberimizin şefâatmdan mahrumdurlar.
Hz. Âdem’den beri devamedegelen peygamberlerin cemaatlarına ümmet deniyor, yani topluluk. En son ümmet Resûlullah’ın topluluğudur. O’nun ümmetinin üstünlüğü Kur’ân’la, yukarıdaki iki âyetin meâllerinden anlaşılmıştır.
Yoksa kuru kuruya ümmet olmak iş görmez. Hakiki ümmet, sahibini bilir ve öncüsünün izinden ayrılmaz olur.
Cenab-ı Hak bizleri Resûlullah’m izinden ayrılmayanlardan eylesin. Âmin.