En Nur İsminin Anlamı: (Nurlandırıcı. Kalblere nûr veren). Nurun lisanımızda ne mânaya geldiği malûmdur. Parlak, ışık mânalarını ifade etmektedir. Allah, nur, ışık vermek sûretiyle de kullarına çok büyük ni’met ler ihsan etmiştir. Güneşin nuru sayesinde, yaratılmış olanlan görüyor, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini ayırabiliyoruz, önümüzdeki bir çukura düşmekten korunabiliyoruz. Fakat görmemize yarayan göz nuru olmasaydı güneşin aydınlattığı şeyleri görmemize İmkân yoktur. Bu da ayrı bir ni’mettir. Amma bunlardan da başka bir ni’meti var ki o hepsinin üstündedir. O da kalblerdeki iman nurudur. Bunun sayesinde de küfür bataklıklarına düşüp de ebedi olarak cehenneme postu sermekten korunmuş bulunmaktayız.
Ya Nur esmaül hüsna: “Allah, göklerin ve yerin nurudur (aydınlatıcısıdır). O’nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. (Bu öyle bir ağaç ki) yağı, neredeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. (Bu ışık) nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi (dileyeni de) nuruna eriştirir. Allah insanlara (işte böyle) misaller verir; Allah her şeyi çok iyi bilendir.” Nûr, 35
“Ne zaman ki, Musa, mikatımıza geldi, Rabbi ona kelâmıyla ihsanda bulundu. “Ey Rabbim, göster bana kendini de bakayım Sana”. dedi. Rabbi ona buyurdu ki; “Beni katiyyen göremezsin ve lâkin dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, sen de Beni göreceksin”. Daha sonra Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir ediverdi, Musa da baygın düştü. Ayılıp kendine gelince, “Sen sübhansın”, “tevbe ettim, Sana döndüm ve ben inananların ilkiyim,” dedi.” A’râf, 143
Nurun kaynağı âlemleri nurlandıran Yüce Allah, yüzleri, akıllari, gönülleri ve kullarının iç âlemlerini nurlandırarak onları hidâyete kavuşturan, hakkı, doğruyu görmesini sağlayandır.