HAYIR İSTEMEZ MİSİN?
Kaadı lyaz, «Şifa» isimli eserinde nakleder. Abdullah bin Omer (Radıyallahü Anh) anlatır =
— Bir gün, Allahın Resûlü ile beraberdik.. Bir bedevi çıka geldi. İnsanlığnı Efendisi ona sordu:
— Nereye gidiyorsun?
Bedevi cevap verdi:
— Ehlime gidiyorum!.
— Bir hayır istemez misin?
— O nedir, nasıl bir hayırdır?
— Allah”ın birliğine ve benim O”nun kulu ve Resûlü olduğuma şehâdet etmendir…
Bedevi, gözlerini dikkatle açıp baktı ve dedi:
— Buna delilin var mı? Yâni Peygamberliğini ispat edecek bir mûcize gösterebilir misin?
Kâinatın Fahri buyurdular ki:
— Git, şu vâdlnin kenarındaki ağaca selâmımı söyle, buraya kadar gelsin!..
Bedevi, rüzgâr önünde uçan yapraklar gibi koşarak gitti. Ağacın yanma varıp Peygamberler Peygamberinin selâmım arzetti…
Ağaç, sağma, soluna, ön ve arkasına sallanarak kökünü yerden kurtardı ve toprağı yararak tıpkı bir insan gibi Allah Resûlünün mübârek huzuruna geldi. Üç defa peşpeşe şehadet getirdi, sonra yerine döndü, köklerini toprağın derinliklerine salıp durdu…
Bu, akıllan oynatıcı hâli gören bedevi, hayret ve dehşete kapıldı.. Şevk ve saâdetle çırpınarak dedi ki:
— Ey Allah’ın Resulü, müsaade buyur da sana secde edeyim!..
Rahmet Peygamber buyurdular ki:
— Hayır, eğer insanın başka bir insana secde etmesi caiz olsaydı, kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim…
Bedevi, sanki bir başka dünyaların adamı oluvermişti. Yuvadaki yavru kuşlar misâli çırpmıyordu:
— Ey cihanın saf âsi, diyordu, izin verin de mübârek elinizi öpeyim!.
Kâinatın Efendisi izin verdiler. Bedevi, hürmetlerin en güzeliyle cennetten gül toplayan o mübârek elleri öptü ve oracıkta İslâm denizine can atıp Müslümanlık nüru ile şereflendi…