İmân, küfür, tâat ve isyan, tokluk ve açlık gibi haller olup birisinden diğerine sirayet etmez. Yani tok olan kimsenin tokluğu kendisinde kalıp baba ve çocuklarına sirayet etmediği gibi iman, küfür, tâat, ve isyan gibi şeyler de babadan evlâda veya evlâttan babaya sirayet etmez. Mü’min ve müttakî olan kimsenin oğlu münkir ve fâsık olduğu takdirde imân ve takvası oğul ve torununa fayda vermeyecektir.
Hz. Peygamberin amcası olan Ebû Tâlib küçüklüğünde onu barındırdığı ve Peygamberliği sırasında da kendisini himaye ettiği halde iman etmediği için kıyamet günü cezaya çarpılacaktır.
Yine Nuh (as)’in şefaatına rağmen oğlu tevhid akidesini red ettiği için helâka uğradı. Peygamber (sav) bu gerçeği ifade etmek için Hz. Fatıma’ya hitaben şöyle buyurdular: “Ey Fatıma ben Allah’ın azabına karşı sana faydalı olamam.” Kur’ân-ı Kerîm “zerre miktarı iyilik yapan kimse karşılığını görecek, zerre miktarı da kötülük yapan kimse de karşılığım görecektir” demektedir.?