Cenab-ı Hak, kadını erkeğe göre farklı bir bünyede yaratmıştır. Onlara yaratılıştan gelen bazı özellikleri dolayısıyla ibâdet hususunda birtakım kolaylıklar göstermiştir. Bu kolaylıkların mühim bir kısmı namaz ve oruçta bulunmaktadır. Kadın âdet gününe ve lohusalık devresine rastlayan günlerde namaz ve oruçla mükellef değildir. Bu günlerde kılamadığı namazları Cenab-ı Hak bağışladığından kaza etmesi gerekmez. Fakat âdet ve lohusa olduğu günlere rastlayan Ramazan’da, tutamadığı oruçları daha sonra istediği zamanda kaza eder. Mü’min kadınlar bu İlâhî ruhsat ve kolaylıktan istifade ederek ona göre ibâdetlerini yerine getirirler.
Âdet kanamasına etki eden ilaçların kullanımı her zaman kesin çözüm olmayabilir. Bazen bu ilaçlar kanamayı tamamen kesmeyebilir. Bu nedenle, kullanılan ilaçlara bağlı olarak gelen akıntı adet kanaması hükmünde kabul edilmektedir.
İlâç kullanmak normalden sapmadır. Kadının kendi bünyesine has hormonal ve metabolik bir hususiyeti vardır. Ağızdan alınan hormon hapları ile âdetin öne alınması veya geciktirilmesi sun’i bir yol olup, her zaman olmasa da bazan âdet düzensizlikleri meydana getirebilmektedir. Organizmaya mahzurları sebebiyle tıbbî bakımdan pek tavsiye edilen bir durum değildir. Fıtrat icabına göre davranmak daha doğrudur.
Âdet günlerini geciktirmek için Recep ve Şaban ayında böyle bir uygulamaya teşebbüs etmeye hiç lüzum yoktur. Zaten bu ayların orucu nafile olduğundan tutmak mecburi değildir. Tutulmasa da Ramazan orucu gibi sonradan kaza edilmesi gerekmez. Diğer taraftan Receb ve Şaban ayında âdet günlerine rastlayacağı düşüncesiyle hesap edip o günlerin orucunu Receb ayında tutmaya gerek yoktur. Çünkü böyle bir şeye ihtiyaç yoktur.
Rahat bir Ramazan geçirmek, orucunu zamanında tutmak isteyen hanımlar, isterlerse âdeti geciktirici ilâç kullanabilirler. Ancak kendilerinde âdet düzensizliği ve bundan gelen bir rahatsızlığı bulunanların bu yola teşebbüs etmemeleri daha yerinde olacaktır.