Bir vâiz efendi şöyle diyor: a— Tesettürlü bir kadının tesettüre riayet etmeyen bir kadınla oturması ve gezmesi zinadır.
b— Kadının oturduğu yerden kalkması halinde henüz orası soğumadan oturan erkek, o kadınla zinâ etmiş gibi olur.
c— Üzerinde meşru olmayan bir müessese reklâmı bulunan bir bank veya reklâm aletini almak, kullanmak, o alete oturmak, o faiz müessesesi ile irtibattan faiz ile iştigal hükmünü taşır.
Vaiz efendinin söylediği sözler daha fazla tergib veya terhîb kabilinden olup fıkhî bir mesnedi (dayanağı) yoktur. Zirâ tesettürlü bir kadının tesettüre riayet etmeyen bir kadınla oturup gezmesi İslâm’ı anlatıp onu irşad etmek için ise ümidini kesinceye kadar zaman zaman kendisiyle oturup kalkabilir. Ve oturup kalkması da lâzımdır. Yoksa caiz değildir. Yalnız bu hüküm tesettüre riayet etmeyen kadına mahsus değildir. Namaz kılmayan, oruç tutmayan ve içki içen kadın da onun gibidir. Bununla beraber böyle bir kadınla oturup kalkmak zinâ değil, günahtır. İyi bir arkadaş değil, iyi olmayan arkadaştan uzak kalmak lâzımdır.
Kadının oturduğu yere -soğumadan- erkeğin oturması zinâ değildir. Ancak istirahat için değil, sırf şehvet lezzet kasdıyla yerine oturan kimse su-i niyetinden dolayı mesuldür. İslâmî olmayan müessesenin reklâm âletini kullanmak meselesine gelince: Şayet o müessesenin bütün serveti haram ile dinen haram olan servet, müslüman lidere teslim edilecek. O da fakir ve hayır müesseseleri-ne verecektir (45).
O müessesenin bütün malı haram değilse, kendi malından bir bank veya reklâm olarak bir oturak bir yolun kenarında veya parkta koydurmuş ise orada oturmak haramdır, denilmez. Hülâsa servet onun ise servetin bir kısmı -hüsnü niyeti olmazsa da- halka tahsis ettiğine göre haramdır denilmez. Servet onun değilse, haramdan toplanmış ise haramdan toplanmış olan servet dînen fakir ve âmmenin hizmetine verilmesi gerekir. Bu cihetten de haram sayılmaz.
Dipnot
(45) el-Fetavâ el-Kübrâ, c. 4, s. 355