Bu davranışlara “Sünnet” adı verilir. Sünnet, İslam’da Peygamber Muhammed’in (s.a.v.) sözleri, fiilleri, onayları ve yaşantısıyla belirlenen örnek ve modeldir. Müslümanlar için sünnet, Hz. Peygamber’in tavsiye ettiği, uyguladığı ve onayladığı davranışları ifade eder. Müslümanlar, Hz. Peygamber’in sünnetine uymayı bir ibadet ve yaşam tarzı olarak benimserler.
Sünnetin sözlük anlamı, “yol, gidiş, tabiat, prensip, kanun” demektir. Terim anlamı ise, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) söz ve fiillerinin ve takrirlerinin tümü manasına gelir. Takrir, bir konuda sükût etmekle, o işi reddetmemek demektir.
Sünnet, Kur’ân-ı Kerim’den sonra ikînci ana kaynaktır. Fıkıh usulünde delil olarak kullanılan sünnet, Hz. Peygamber’den geliş şekline göre; söz, fiil veya tasvip (takrir) olmak üzere üçe ayrılır.
1. Kavlî sünnet: Hz. Peygamber’in çeşitli vesilelerle söylemiş olduğu sözlerdir. Meselâ; Âmeller ancak niyetlere göredir ve herkese niyetinin karşılığı vardır. Kim Allah ve Rasûlü için hicret etmişse, onun hicreti Allah ve Rasûlünedir. Kim elde edeceği bir dünyalık veya evlenmek istediği bir kadın için hicret ederse, onun hicreti de, kendisi için hicret ettiği kimseyedir” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, I; İmân, 41; Müslim, İmâre, 155).
“Ramazan hilalini görünce orucu tutun, Şevval hilalini görünce orucu yeyin” (Buhârî, Savm, II; Müslim, Sıyâm, 4,18).
2. Fiilî sünnet: Hz. Peygamber’in namaz kılışını ve haccedişini örnek verebiliriz. Allah elçisi; “Ben namazı nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın ” (Buhârî, Ezân, 18; Edeb, 27; Âhad, I).
“Hac ile ilgili ibadetlerinizi benden alın” (Ahmed b. Hanbel, III, 318, 366) buyurmuştur. Yine Hz. Peygamber’in savaşlarda yapmış olduğu işler de fiili sünnete girer.
3. Takriri sünnet: Hz. Peygamber’in görüp işittiği bir işe karşı çıkmaması ve onu kabul etmesidir. Çünkü Allah’ın Rasûlü bir işin yapıldığını gördüğü veya işittiği halde onu reddetmemiş ve susmuşsa, bu durum onun bu işi tasvip ve kabul ettiği anlamına gelir.
Meselâ; Bir gün Hz. Peygamber. kabir başında ağlayan bir kadına rastlar. Ona; “Allah’tan kork ve sabret ” der. Kadın Rasûlüllah (s.a.s)’ı tanımadan; “Benim başıma gelen, senin başına gelmediği için beni anlayamazsın” diye cevap verir. Daha sonra onun Allah elçisi olduğunu öğrenince de, evine giderek özür diler. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Asıl sabır, olayla ilk karşılaşmada gösteren sabırdır” (Buhârî Cenâiz, 32). Burada Allah’ın Rasûlünün kadının kabir ziyaretine ses çıkarmadığı görülmektedir. Bu, erkekler gibi kadınlar için de kabir ziyaretinin caiz olduğunu gösteren bir takrirdir.
Yine Amr b. el-Âs (r.a), Zâtü’s-Selâsil gazvesi sırasında, çok soğuk bir gecede ihtilam olmuş, su ile yıkanırsa canının tehlikeye düşeceğini anlayınca da teyemmümle topluluğa sabah namazını kıldırdı. Gazve dönüşü durum Hz. Peygamber’e anlatılınca, Amr’a; “Cünüp olduğun halde arkadaşlarına imam oldun öyle mi?” diye sordu. Amr; “Kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir” (en-Nisâ, 4/29) âyetini hatırlayarak teyemmüm yaptığını ve namazı kıldırdığını bildirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber tebessüm etmiş ve susmuştur. İşte bu tebessüm ve susma, su bulunsa bile çok soğuk havada teyemmümle namaz kılınabileceğini gösterir (Zekiyüddin Şa’ban, Usulül-Fıkh, Terc. İbrahim Kafi Dönmez, Ankara 1990, s. 66).