Bazı müsteşrikler; İslâm’ın yayılması, kılıç sâyesinde olmuştur, deyip yüce dinimizin aleyhinde propaganda yapıyorlar. Hakikaten İslâm dini cebir kullanılmasına müsaade etmiş midir, müslümanlar da zora baş vurmuşlar mıdır?
Avrupa ve Amerika’da İslâm’ın önüne set çekip yayılmasına engel olan şeylerin başında iki âmil vardır.
1— Müslümanların tebliğ görevini terk etmeleridir. Müslüman-lar namaz ve oruç gibi farzları öğrenip tatbik ettikleri gibi tebliğ farizasını ve metodunu öğrenip tatbik etseydiler bugün Avrupa ve Amerika’nın da durumu böyle olmayacaktı. Bu iki kıt’anın da çoğu müslüman olacakü.
2— İslâm’a karşı müsteşriklerin açtıkları yalan ve iftirâ kampanyasıdır. İslâm’ı çirkin göstermek için ne lâzımsa onu yaptılar. Her yönden hücuma geçtiler. İslâm’ın aleyhinde kitap yazıp konferans verdiler, piyes oynattılar ve her yerde yalanlar uydurdular.
İşte uydurdukları yalanlardan biri de; İslâm dininin kılıç ile yayıldığını, girdiği yerin ahalisine karşı zor kullandığım, onları zorla müs-lümanlaştırdığını söylemeleridir. Halbuki bu sözün gerçekle hiç bir münasebeti yoktur. Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: “Mü’min olmaları için sen mi zor kullanıyorsun” (105).
Görüldüğü gibi âyet-i kerime, halkın İslâm’a girmesi için Peygamberin onlara karşı zor kullanmasını men ediyor.
Başka bir âyet-i kerîme’de şöyle buyuruyor: “Dinde zorlama yoktur” (106). Bu âyetin nüzûl sebebi şöyledir: Ensâr’dan beni Sâlim bin Avf kabilesine mensup Hüseyn’in hıristiyan iki oğlu vardı. İslâm’a girmeleri için onlara karşı zor kullanmak istedi.
Durum Peygamber’e (sav) götürüldü. Bunun üzerine Peygamber (sav) de onu zor kullanmaktan menetti. Adam da “Nasıl benim parçam gözümün önünde Cehennem’e girsin?” dedi. Bunun üzerine âyet nâzil oldu. İslâm’a girmek için zor kullanmayı yasaklayan çok âyet ve hadis vardır. Onları sıralayıp uzatmak icab etmez.
Gerçekten de müslümanlar zora baş vurmadılar. Bin yıldan fazla İslâm dini Mısır’da, Suriye, Filistin ve Türkiye’de hüküm sürdü. Müslümanlar isteseydi bir tek yahudi ve hıristiyan bırakmazlardı. Ama ne onlara, ne dinlerine ve ne de ma’bedlerine dokunmadılar. Hürriyet içerisinde yaşadılar. Çünkü Peygamber (sav) onları himayesine aldı. Peygamber (sav): “Bir kimse bir gayr-i müslime eziyet verirse ben onun haşiniyim” buyurdu.