İslâm dininde ırkçılık, bölgecilik ve renk gibi mefhumların yeri var mıdır?
İslâm dini ırkçılık, bölgecilik ve renk gibi mefhumlara yer vermemiştir. Sadece imân ve güzel amele ehemmiyet vermiştir. Bir kimsenin itikadı sağlam ve ameli iyi olursa Allah’ın nezdinde büyük değeri vardır. İmâm ve iyi ameli olmazsa; ırkı ve rengi ne olursa olsun, kıyafeti ne kadar düzgün olursa olsun değersizdir. Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: “Allah’ın nezdinde en değerliniz Allah’tan en fazla korkanınızdır” (100). Peygamber (sav) de şöyle buyuruyor: “Allah şekillerinize bakmaz. Ama kalb ve amellerinize bakar.”
İslâm dini ırka, renge bakmaz. Çünkü bütün insanların aslı bir olup Hz. Adem (as)’den türemiştir. Ve esas itibariyle topraktan neş’et edip tekrar ona döneceklerdir. Bunun için İslâm dini ırk ve renk gibi mefhumları değer terazisine koyup tartmaz ve nazar-ı iti-bare almaz.
Geçmişte nice insem; ırk ve renkleriyle böbürlenip gurur duydukları halde bugün kimse onları kâle almaz, unutulup gitmişlerdir. Çünkü imân ve irfan gibi meziyetleri yoktu. Nice insan da vardır ki, ırk ve rengine bakılmadan beynelmilel olabilmiş ve dillerden düşmemiş ve düşmemektedir. Çünkü kendilerini yükselten imân ve irfanlarıdır.
Binâenaleyh ırk, renk ve bölgeden söz etmek cehâlettir. İnsanın hüviyetini bilmemekten ileri gelmektedir. Renkleri veren, insanları çeşitli ırklara ayıran Allah Teâlâ’dır. İnsanın bu hususta hiç bir rolü yoktur. Bunun için hiç bir kimse -meselâ Türk veya Arap veya rengi beyaz olduğu için- üstünlük iddiasında bulunamaz. Bulunsa -da mânâsızdır. Irk ve rengini çalışmakla elde etmemiştir. Bunları
Dipnot
(100) al-Hucurât, âyet: 13