“İsm-i Âzâm”, Allah’ın en yüce ismi demektir. Hadislerde Allah’ın ism-i âzamı olarak birden çok isim zikredilmiştir. Bu isimlerin başında lafza-i celal (Allah); sonra “Rahmân, Rahîm, Mennân, Ehad, Samed, Hayy, Kayyûm, Bedî’u’s-semâvâti ve’l-ard, Zû’l-celâli ve’l-ikram, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illâ ente” isim ve zikirleri gelmektedir (Tirmizî, Deavât, 87; İbn Mâce, Dua, 9; Dârimî, es-Sünen, Fedâilü’l-Kur’an, 14; Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 258).
Bu rivayetlerde de görüleceği üzere İsm-i Âzam, Yüce Allah’ın isimlerinden birisidir; özel bir dua adı değildir. Dolayısıyla böyle bir dua yoktur. Ancak Resûlullah İsm-i Âzam anılarak yapılan duaların Allah katında makbul olacağını bildirmiştir. Bunlardan iki rivayet şöyledir:
“Hz. Peygamber (s.a.s.), bir gün camiye girdi. Bir sahabî namaz kılıyordu. Bu sahabî namazdan sonra şöyle diyerek dua etmeye başladı:
اللَّهُمَّ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ الْمَنَّانُ بَدِيعُ السَّمَوَاتِ وَالأَرْضِ ذَا الْجَلاَلِ وَالإِكْرَامِ يا حَىُّ يَا قَيُّومُ إِنِّى أَسْأَلُكَ
(Allah’ım! Her türlü övgü sana mahsustur. Senden başka ilah yoktur.
(Sen), Mennânsın (Çok nimet veren), gökleri ve yeri yokken vâr edensin, celâl ve ikram sahibisin. Ey yaşayan, diri, canlı, ölümsüz, ezelî ve ebedî olan, zatı ile kâim olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, uykusu ve uyuklaması olmayan, varlıkları yöneten, koruyan ve ihtiyaçlarını üstlenen Allah’ım! cümleleri ile sana dua ediyor, senden talepte bulunuyorum).
Bu duayı işiten Peygamber (s.a.s.), ‘Bu kimse, Allah’ın İsm-i Âzam’ı ile dua etti ki İsm-i Âzâm ile dua edildiğinde, Allah bu duayı kabul eder ve bu isimle istenince verir’ buyurdu.” (Tirmizî, Deavât, 112; İbn Mâce, Dua, 9; Nesâî, Sehv, 58).