İslâm dini İlâhi bir nizâm olup dünya ve âhirete ait olan her şeyi kapsar. Bu sözün mânası nedir? Halk: “Kur’ân-ı Kerîm bütün sanat ve icatlardan söz ediyor. Ancak müslümanlar onu kavrayamıyorlar’ diyor. Böyle olursa Peygamber (sav)’in “Siz dünyanıza ait olan şeyleri daha iyi bilirsiniz” sözünün mânası nedir?
İslamın yüce kitabı Kur’an-ı Kerim 300 civarında ayeti kerime ile düşünmeyi, aklımızı kullanmayı, araştırmayı, incelemeyi emreder. İlk inen ayet ve ilk emri ” oku” olan başka bir din yoktur. Müslüman olan veya olmayan bazı yazarlar, konuyla alakalı çok sayıda eserler kaleme alarak, gerçek bilim ile Kur’an arasında asla aykırılık bulunmadığını insafla açıklamışlardır. Kur’an ile barışık olmayan felsefecilerin ve hatta müspet bilimcilerin kâinatla ilgili tefsirleri yani müspet ilimler dediğimiz kuralların çoğu, yalnız kâinat kitabının harflerinin nakışlarından, münasebetlerinden, vaziyetlerinden ve cevherlerinin özelliklerinden bahseder.
(İslâm dini ilâhi bir nizâm olup dünya ve âhirete ait olan her şeyi kapsar). Yani ister dünya ister âhirete ait olsun her şeyin hükmü mutlaka İslâm dininde mevcuttur. Ve yüce İslâm dini o hükmü açıklamıştır.
Yâni faydalı olduğu için “farz, vacip veya sünnettir, zararlı olduğu için de mekrüh veya haram’ demiştir. Ne faydası ne de zararı olmayanlar da mübahtır. Demek oluyor ki din ile dünya arasında tekabül yoktur. Her şey ister dünyevi, ister uhrevi olsun mutlaka dinin şemsiyesi altındadır. Din ile âhiret arasında çaüşma olmadığı gibi, din ile dünya arasında da çatışma yoktur. Ancak dünya ile âhiret birbiriyle tekabül eder. İslâmın kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm bir hidâyet ve nîzam kitabı olduğundan dolayı, coğrafya, astronomi ve teknoloji dersini vermez, Mesela uçak, tank ve karayolları vâsıtalarından söz etmediği gibi onların İcadından da söz etmemiştir. Peygamber (sav) bir insandı, Herşeyi bilmezdi, Ancak Cenâb-ı Hak kendisine ne öğretmiş İse onu bilirdi, başka bir şeyi bilmezdi. İşte Peygamber (sav) buna İşaret ederek “Sîz dünyanıza ait olan şeyleri daha iyi bilirsiniz” buyuruyor,