Kuran’da büyük bir ahlak üzere olduğu bildirilen ve alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber, her konuda olduğu gibi sevgi konusunda da insanlığa örnek olmuştur. Hz. Peygamber (sav) de çocuklara karşı izhâr edilecek şefkat ve sevgi üzerinde ısrarla durur, şiddetle buna teşvîk ederdi. Bir çocuk gördüğü zaman Peygamberimizin mübarek yüzünü neşe ve sevinç kaplardı. Onu tutar, kollarının arasına alır, kucaklar, okşar, sever ve öperdi.
Gördüğü ve karşılaştığı her çocuğa selâm verir, halini hatırını sorardı. Binekli bulunduğu zaman çocukları atın terkisine alır, gidecekleri yere kadar götürürdü. Çocuklarla arkadaşça konuşur, onların yanında çocuklaşır, anlayış seviyelerine göre sohbet eder, öğütler verirdi.
“Küçüklerimize şefkat etmeyen … bizden değildir.” (Müstedrek, 1, 62, Ebû Dâvûd, Edeb 66 )
“Çocuklarınızı çok öpün, zîrâ her öpücük için size cennette bir derece verilir ki, iki derece arasında beş yüz yıllık mesâfe mevcuttur. Öpücüklerinizi sayarlar ve sizin için yazarlar.” (Zeyd İbnu Ali İbni Huseyn İbni Ali İbni Ebî Tâlib, Müsnedu Zeyd İbnu Ali, Lübnan, 1966, s. 505 )
Biz sevmeyi ondan öğrendik.. Kendi çocuklarımızı bile diri diri gömecek kadar taş kalpliyken… Onlara birer mal, birer eşya gibi bakarken… Alırken, satarken, döverken, ağlatırken… Ve en acısı… Onlara “Seni seviyorum” demesini bilmezken… Bir ışık çıktı Mekke’den… Ve biz sevmeyi öğrendik. En çok buna çocuklar sevindi. Çünkü Sevgili Peygamber (a.s.m.) onların ağlayan gözlerle asırlardır beklediğiydi…
Peygamberimiz özellikle kendi çocuk ve torunlarına çok düşkündü. Onlar için şefkatli bir baba, merhametli bir dedeydi.
Hz. Enes diyor ki:
“Çoluk çocuğuna Peygamberimizden daha şefkatli bir kimseyi görmedim. Oğlu İbrahim’inMedine’nin Avali semtinde oturan bir süt annesi vardı. Beraberinde ben de bulunduğum halde Resulullah sık sık oğlunu görmeye giderdi. Varınca, demircinin duman dolu evine girer, oğlunu kucaklar, koklar, öper ve bir süre sonra da dönerdi.”
Peygamberimiz, kızı Fatıma’yı çok severdi. Bir sefere çıkacağı zaman en son ona uğrar, dönüşünde ise önce onun yanma giderdi.
Cocuk cennet kokusudur buyurmuş Peygamberimiz (asm). Torunlarına ‘reyhanlarım’ diyordu bu yüzden. Reyhan; çok güzel koku veren görünümü iç açıcı ama bakımı çok fazla gayret isteyen bir çiçektir. Peygamber efendimiz, o çiçekleri büyütmekle vazifeli anne ve babalara çiçekler için tavsiyede bulunuyor:
“Çocuklarınıza iyi davranın onları iyi terbiye edin”
Peygamberimiz bir gün namaz kılıyordu. Secdede çok uzun kaldı. Vahiy mi geldi diye Sahabeler merak etti. Peygamberimiz namazı bitirdi. Secdede niçin uzun kaldığını merak eden sahabelere meraklarını giderici şu açıklamayı yaptı: “Oğullarım sırtıma binmiştiler ya, acele edip oyunlarını bozmak istemedim”Bizler ise, yaramazlık yaparlar diye, çocukları özellikle camiye götürmeyiz. Çocukla beraber oyun oynarken, çocuk için en güzel bir anda onu orada bırakıp; “namaza gidiyorum” deriz. Hâlbuki peygamberimiz, Umame omzundayken namaza başlar secdeye gittiğinde çocuğu indirir, kalktığı zaman tekrar omzuna alırdı.
Çocuklar her duyduklarını kaydederler
Peygamberimiz bir çocuğun elinden tutunca o bırakıncaya kadar elini çekmezdi. En büyük dikkatsizliklerimizden birisi budur. Oyun anında işitmez, görmez, anlamaz sanırız onları. Hâlbuki çocukların alıcılarının en çok açık olduğu andır oyun anları. Yapmalarını istediğimiz şeyleri o anlarında söyleyebiliriz. Onların hemen kabullenmelerini ve farkına varmadan şartlanmalarını sağlar oyun anları, fakat bu çok önemli anları biz oyundadır duymaz diyerek çocukların duymaması gereken konuları onların belleklerine işleyerek geçiririz. Misafirliklerde çocuklar bir köşede oynarken, annelerinin konuştukları her şeyi kafalarına kaydederler.Hz. Aişe validemiz oyun oynarken vahiy gelmiş ve vahyi ezberlemiştir.
Efendimizin çocuklarla iletişimi ve çocuklara yaklaşım tarzı
Eğitimi âlemlerin Rabbi tarafından yapılmış bir sevgi peygamberidir O. Tüm insanlığa kusursuz bir örnek olarak gönderilmiş rahmet peygamberidir. Onun çocuklara karşı davranışı rabbimizin istediği şekildedir. Çocuk eğitimin çok önemli olduğu bilen Müminler olarak, çocuklara nasıl davranmamız gerektiğini yalnızca ona bakarak öğrenebiliriz. O nasıl davrandıysa aynı şekilde davranarak hem aile içi huzura hem de toplumsal huzura ulaşmamız mümkün. Çünkü O’nun hayatının her karesinde, hem dünya hem de ahiret hayatının mutluluğu gizlidir.
Çocukların hayatındaki ilkler önemlidir
Peygamberimiz çocukların hayatlarındaki ilk’lere dikkat ederdi. Bu ilklerden birisi de çocuğun midesine inen ilk gıdaydı. Peygamberimiz, Enes’in annesinden Enes’i doğurduğunda çocuğa süt verilmeden kendisine haber verilmesini istemişti. Enes doğar doğmaz Efendimizin yanına getirildi. Peygamberimiz de bebeğin ağzının içini iyi cins bir hurma ile ovdu yani tahnik etti.Peygamberimiz diğer önem verdiği ilklerden birisi de çocukların ilk duyduklarıydı.“Kimin bir çocuğu olur da sağ kulağına ezan sol kulağına kamet okursa, ona Ümmi Sübyan (bir tür çocuk hastalığı) zarar vermez”
Çocuk ne yaparsa yapsın dövülemez
Peygamberimiz küçük çocukları dövmeyi yasaklamıştı. Hz. Enes, on yıla yakın bir süre peygamberimizin yanında kaldı. Peygamber Efendimiz bu süre içinde kendisine bir defa bile kızmadı. On veya on üç yaşından önce çocuk ne yaparsa yapsın dövülemezdi.
Efendimiz; “Toprak çocukların ilkbaharıdır” buyurmuştur. Toprak, insandaki negatif enerjiyi çektiğinden toprakla oyun çocukların rahatlamasını sağlar.Çocuğa ilk öğretilecek bilgi; Nahl suresinin 78. ayetidirÇocuğa ilk kelam olarak öğretilmesini istediği şey Nahl suresinin 78. ayeti idi.Meali: “Allah sizi, analarınızın karnından siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi”
Sahabe; yeni doğan çocukları için sofra kurardı
Peygamberimiz, elini yeni doğan bebeğin başına koyarak dua ederdi. Çocuğun doğumundan sonra ziyafet vermek bu duanın toplu yapılması için olduğundan sahabeler yeni doğan bebekler için ziyafet yemeği vermeyi önemserlerdi. Peygamberimiz sayıların ve günlerin batıllığını bize bildirmekle beraber, çocuğun hayatında bazı günlerde ve yıllarda bir takım olayların başlatılmasını uygun bulur. Çocuğun önemli günlerinden biri de, çocuğun eğitimin başladığı gündür.
Bu yaş dört yaşını 4 ay 4 gün gecedir. Peygamberimiz kendisine bir çocuğun doğum haberi ulaştırıldığında bizim sorduklarımıza benzemeyen bir soru sorardı: “Yaratılışı tam mı?” Tam cevabını alınca da onu eksiksiz gönderen Rabbine şükrederdi. Efendimiz çocuklara hayır demezdi Hz. Hasan ve Hüseyin, bir gün peygamberimize gelerek, Efendimizin kendilerine bir deve almasını istediler.
Peygamberimiz o anda çocuklara deve alacak durumda değildi. Torunlarını üzmeden deveyi unutturacak bir çözüm yolu buldu. Küçük torunlarının önüne çökerek onlara seslendi; “Haydi binin bundan daha iyi deve mi olur” Çocuklar büyük bir sevinçle dedelerinin sırtlarına binmişler ve deveyi unutmuşlardı. Çocukların bu tarz istekleri karşısında bizler tarafından söylenen sözler hep aynıdır; Paramız yok, ileride alırız, daha sonra vs. Bu sözler, çocuklara parayı önemsetir ve onları fakirlik psikolojisine sokar. Eğer bunu fark edemez isek çocuklarımız, büyüdüklerinde paraya tapar hale gelirler.
“Çocuğu olan onunla çocuklaşsın”
Efendimiz; “Çocuğu olan onunla çocuklaşsın” buyurmuştur. Peygamberimizin göbeği üzerine akıtan torununu almak isteyen Ebu Leyla bin Abdurrahman’a Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: “Oğlumu bırakın hacetini tamamlayıncaya kadar onu korkutmayın”
Asla çocukları çocuk yerine koymayın!
Peygamber Efendimiz çocuklarla karşılaştığında büyükler gibi selam verirdi. Onlarla sır paylaşırdı. Çocuklara değer verir en yorgun olduğu zamanlarda bile onları incitmezdi. Ayrıca, Peygamberimize göre çocuklar büyükleri rahatsız etmez, büyükler çocukları rahatsız eder. Hasta çocuk ziyaretinde bizler çocuklarla ilgilenmekten çok anne ve babayla konuşmakla meşgul oluruz. Oysa peygamberimiz çocuklarla meşgul oluyor, onlarla konuşuyordu.
Peygamberimizin (SAV) Çocuk Terbiyesi ve Eğitimi
BİNANIN TEMELİ: Duygu Bağı Kurmak
Peygamberimizin çocuk terbiyesinin ve eğitiminin temeli, GÜVEN ve SEVGİ dolu bir bağ idi…
Bu bağı nasıl kurdu?
Çocuk olduklarını kabul ederek: Çocuklara emir vermedi, yapılacaklar listesi sunmadı, onları zorlamadı. Çünkü onlar çocuktular ve Peygamberimiz onların çocukluklarına saygı duyuyordu. Onlara cennet, dünya, namaz, vb. hakkında öğretmeden önce, onlar kendisini sevsinler diye olağanüstü çaba harcadı.
Temiz-bakımlı olarak: Peygamberimizin etrafındaki çocuklar, bembeyaz dişli, tertemiz elbiseli, güler yüzlü, mis kokulu bir Peygamberi çok severek öğrenme işine başladılar! Peygamberimiz en üzgün, en kızgın olduğu zamanlarda bile çocuklara gülümsemesini korurdu.
Oynayarak & şakalaşarak: Bir çocukla şakalaşmak için, başkaları sizi görürken, dilinizi gösterebilir misiniz? Peygamberimiz torunlarıyla şakalaşırken bunu yapıyordu. Keskin adaleti ve sert mizacıyla meşhur Halife Ömer (Allah ondan razı olsun) de onun ayak izinden gidip şunu öğütlüyordu: “Bir adam eşiyle ve çocuklarıyla beraberken bir çocuk gibi olmalı… İş zamanı ise, işte o zaman bir adam olmalı”.
Pozitif eşleştirme yaparak: Peygamberimiz bir çocuğa bir şey söyleyecekse, önce saçını okşardı. Bir çocuğu camiye çağıracaksa örneğin, cümleye ismiyle ve “seni seviyorum” diyerek başlardı: “Enes, seni seviyorum; hadi camiye gel”
Çocukların önemsediklerini önemseyerek: Peygamberimizin etrafındaki çocuklardan Umeyr’in (Allah kendisinden razı olsun) 2-3 yaşlarında iken beslediği bir kuşu vardı. Bir gün çok sevdiği kuşu hastalanıp öldü. Peygamberimiz onu görünce: “Umeyr neden üzgün?” diye sordu ve sonra sık sık ziyaret edip her seferinde “minik kuşa ne oldu Umeyr?!” diye sordu. Ona hayattan, ölümden ve kaderden bahsetmek yerine, onunla duygusunu, küçük kalbinden çıkmayan üzüntüsünü paylaştı. Küçük kuşunu böyle önemseyen büyük Peygamberin sözünü bir çocuk dinlemez mi?
Sevgisini göstererek: Peygamberimiz çocukların saçlarını okşardı, yüzlerini severdi, onları kucaklardı, öperdi. Bütün bunları özellikle topluluk içinde yapardı; bunun bir “sünnet” olarak yerleşmesi ve kendisini örnek alanların çocuklarına nasıl davranacaklarını öğrenmesi için…
Hediye vererek: Peygamberimiz sadece bayramlarda, özel günlerde değil, çocuklara her zaman hediyeler verirdi. Mesela: Her sezon toplanan hurmalar halk arasında adaletle dağıtılmak için Peygamberimize getirilirdi. Peygamberimiz ilk ne yapardı? En küçük çocuğu çağırır, hurmaları ona tattırır ve o esnada dua ederdi. Sonra tüm çocukları çağırır ve istedikleri kadar hurma yemelerini beklerdi, herkes de onunla birlikte çocukların hurma yemeyi bitirmesini beklerdi. Hurmalar ancak ondan sonra dağıtılırdı.
Değer verdiğini göstererek: Peygamberimiz omzunda çocuklar olduğu halde hutbe verdi, kucağında kızı Zeyneb’in küçük kızını taşıyarak namaz kıldı, sırtındaki torunu rahatsız olmasın diye secdesini uzattı. Kızı Fatıma odaya girdiğinde, onun için ayağa kalktı, onu öptü ve kendi yerine oturttu. Peygamberimiz çocuklara kendilerini değerli hissettirdi. Saygı gören çocuklar, saygıdeğer bireyler olarak yetişti.
Hal ile örnek olarak: 8 yaşında örneğin, “bakışlarını alçatmayı” çok sevdiği Peygamberini taklit ederek öğrenen bir çocuk, 18 yaşına geldiğinde doğal olarak edepliydi.
Tahammül ve hoşgörü göstererek: Sadece şu tek olay bile yeterince anlatabilir: Bir gün küçük bir kız babasıyla beraber Peygamberimizin yanına gelmişti. Üzerinde sarı bir gömlek vardı. Peygamberimiz Habeşistan’da uzun yıllar yaşamış olan bu küçük kıza, Habeşi dilinde, yani onun alıştığı dilde “ne güzel, ne güzel” diyerek gülümsedi. Sonra küçük kız Peygamberimizin peygamberlik mührü ile oynamaya başladı! Herkesin bakmaya bile çekindiği, bir Peygamberlik nişanesi olan bu değerli mühre çocukça bir merakla yaklaşmıştı. Babası, pek çoğumuzun yapacağı gibi tedirgin oldu; kızına yöneldi, “yapma!” dedi. Peygamberimiz “bırak” diyerek babayı durdurdu: “bırak oynasın, yıpratsın, bozsun…”