Her ne şekilde olursa olsun mün’akide olan yemini bozan kimselerin yemin keffâreti ödemeleri gerekir. Yemin keffâreti sırasıyla; on fakire birer fitre (fıtır sadakası) miktarı veya bir fakire on ayrı günde her gün birer fitre miktarı para vermek veya on yoksulu sabah akşam doyurmak ya da giydirmektir. Buna gücü yetmeyenlerin ise, ara vermeden üç gün oruç tutmaları gerekir. Bu keffâret ve sıralama Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir (Mâide, 5/89).
Yeminin keffâreti olarak on fakiri akşam ve sabah olarak günde iki öğün doyurmak veya giydirmek cihetine gidilir.
“Kefaret” yiyecek ve elbise olduğu gibi, karşılığı başka bir şey de olabilir.
Kefaret ister yiyecek veya bedeli olsun, ister elbise veya bedeli olsun, hepsini birden bir defada bir fakire vermek caiz değildir. Ancak başka fakir bulmakta zorluk çekiyorsa, o takdirde aynı fakire her gün sabahlı akşamlı doyacak kadar yiyecek ya da bedelini veya aynı fakire her gün bir elbiseyi vermek kâfi gelir. Yani kefaret ödenmiş olur.
Bu kefaret, kişinin yediği veya giydiğinin ölçüsünde hesap eder. Buna güç yetirilmezse, üç gün ardarda oruç tutulur. Bu oruçların arasına hiçbir mâni girmemelidir. Girerse kefaret bozulur, yeni baştan tutulması gerekir.
Şâfiîlere göre yemin kefaretini art arda tutmak mecburiyeti yoktur.
Gerek yemin, gerekse oruç kefaretlerinde yapılacak ilk iş, bir köle azâd edilmesidir. Ancak günümüzde kölelik kalktığı için, bu maddenin tatbikına imkân kalmadığından zikretmeye lüzum hissetmedik.