İnsanın hayatta, az olsa da samîmî dostlan olabilir. Bunlarla aralarında karşılıklı sevgi, iyilik ve tesanüt cereyan eder. Resûl-i Ekrem bu dostluğun muhafaza edilmesinden Allâh’m râzı olacağını haber veriyor. Söylemeye hâcet yoktur ki, Allah râzı olunca, bu gibilere dünyâ ve âhirette mükâfâtını ihsan eder.
Dostluk, taraflara birtakım ahlâkî hak ve vazifeler tahmil eder. Bunlardan biri de, hayatta ve âhirete intikalden sonra bu dostluğun unutulmaması ve muktezâsma riâyet olunmasıdır.
Dostluğu unutmamak bir fazilettir. Nitekim, târihî zevâtın hal tercemeleri yazılırken, hukûk-u kadîmeye riâyetkârlığmdan bahso-lunarak hürmet ve rahmetle yâd olunur.
Hadîs-i şerîfdeki dostluk, hem insanın kendisinin, hem de babasının dostluğuna şâmildir. Diğer bir hadîs-i şerîfde îzah ettiğimiz veçhile baba dostluğu da unutulmamalıdır. Unutulmamak, baba dostuna ve onun akrabâ ve taallûkâtma, dostluğun îcabları yapılmakla olur.