Bu hadîs-i şerîfde, içinde Allâh’a ibâdet olunan ev diriye ve içinde ibâdet olunmayan ev ölüye teşbih olunmuştur. Evden maksat mecâz tarîkiyle evde oturandır ve benzetiş de budur. Filhakika Allâh’a ibâdet edenlerin zâhirleri de bâtmlan da nûr-u ma‘rifetle münevver, Ailâh’a ibâdet etmeyenlerin zâhirleri gibi bâtmlan da o ni’met-i iiâhiyyeden mahrumdur. Hele âyeti kerîmelerde de ifâde buyrulduğu üzere îman nûrundan tamamen mahrum olan mülhid-ler, insanlıkla tavsife dahi lâyık değildirler.
Garp feylesoflarından biri, insanı, hayvân-ı mütedeyyin, diye târif eder ve dîni olmayanın hayvandan aşağı ve muzır olduğunu söyler ki, hilkatin maksat ve gayesine göre târif deki isabet âş i kârdır. Ve bu târif mezkûr âyetlerle de âhenkdârdır. Biz müslümanlann akidemize nazaran bütün eşya ve bu meyanda hayvan ve kuşlar, Allah’ı teşbih ve her türlü noksandan tenzîh ederler. Siz hevâ ve hevesine mağlûb olup, Hâlık’ı inkâr eden mahlûkun mevkiinin ne olması lâzım geleceğini düğününüz.
Mülhidler, her şeyi şuursuz tabiata bağlarlar, fakat tabiat denen şeyin ne olduğunu izah edemezler ve mukaddesat nâmına hiçbir şey tanımazlar ve akıllarının ve tecrübelerinin kabul etmediğini inkâr ederler. Şimdi bunlardan soralım: Hayat ve akıl denilen varlık nedir? Havass-ı zâhire ve bâtmanın künh ve hakikati nelerden ibârettir? İnsan yenilen ve içilen maddelerin binbir türlü tadını, kokulanan maddelerin kokusunu hangi kuvvetle ve nasıl idrâk ediyor? Görülen yerler istediği zaman panorama gibi nasıl gözünün önüne gelebiliyor, bunlar aklın idrâk ve izah edebileceği şeyler midir? Sonra her biri birer ümmet hâlinde yaşayan hayvânatla akıllara hayret veren nebatat âleminden ne haber? Bu bedâyi-i acibe hep kör tabiatın eser-i ma’rifeti midir? Bu vakayi’ ve hâdisât, kuru, gülünç yuvarlak lâflarla îzah olunamaz. Bu mugalâta ve safsatalara, ancak boş kafalı mukallitler inanır.
Dünyâdan gelip geçen bunca hakimler, feylesoflar ve âlimlerin yüzde doksan beşi, Vücûd-u Mutlak’ı, Vücûd-u Bârî’yi kabûl ile O’nun varlık ve azameti karşısında secdeye kapanarak O’nu takdis ve tenzîh eylemişlerdir.