Bu hadîs-i şerîfde, Kur’ân’m nûrundan mahrum olan kişi harap bir eve teşbih olunmaktadır. Harap bir ev, çirkin manzarasiyle mezbele olmaktan başka bir şeye yaramazsa, Kur’ân’nın âyât ve beyyinâtından ve vaaz ve nasihatlanndan kalbinde eser olmayan kişi, nefis ve şeytanın iğvâât ve ilkââtına itâat âleti olmaktan başka bir şeye yaramaz.
Cehil zulmetleri içinde hayat sürer, ne kendisine ne de mensup olduğu cem’iyyete fâidesi ve menfaati dokunur, dünyâ ve âhiret hüsranı içinde can verir.
Bilâkis, Kur’ân’m âyet ve hikmetleriyle kalbi ma‘mûr olan kişi ma’mûr bir eve benzer, evin ma’mûriyyeti, sahibinin maddiyyâtmı; ve ma‘mûr kalb, kalb sâhibinin mâneviyyâtmı besler ve muhâfaza eder.