Kur’ân-ı Kerîm’de, müteaddit âyetlerle zekât emrolımmuştur. Zekât, İslâm’ın şartlarından dır ki, dînî bir borçtur. Bu borç ödenince hem Allâh’ın emri yerine getirilmiş, hem de fakirlerin haklan ödenmiş olur. Hazret-i Câbir’den rivayet olunan diğer bir hadîs-i şerîfde şöyle buyurulmuştur: “Malının zekâtını ödediğin zaman üzerinden o malın şerrini gidermiş olursun.” Zekâtı ödenmeyen mal, sâhibi için vizr ve vebâli müstelzim olmak dolayısiyle bir şerdir. însan bu şerden Allah’ın farz kıldığı zekât verilince kurtulur.
Zekât, şerîat lisânında, kişinin malından ayınp müstehıklara verdiği muayyen miktardır. Ne gibi mallarda zekât lâzım geldiği, hangi malların zekâta tâbi olmadığı ve lâzım gelen mallarda miktân ve ne zaman ödeneceği ve kimlere verileceği, fıkıh kitaplarında açıklanmıştır.
Ferâiz-i dîniyy eden olduğundan, her müslümanın bunları öğrenmesi farzdır.