Masrafda tutumlu olmaya riâyet etmek, halk ile dost geçinmek ve öğrenmek için sorularda hüsn-ü niyyet sahibi olmak, pek fâideli hareketlerdir. Resûl-i Ekrem Efendimiz bu hadîs-i şerîfde, bu fâidelerin derecelerini beyan buyurmuştur. Filhakika iktisat yâni insan varını lüzumsuz şeylere sarf etmeyip yerinde ve lüzûmu kadar sarf etmesi, büyük fâide te’mîn eder.
Bu gibiler zarûrete düşmez ve kimseye muhtaç olmazlar. Varını israf edenler, hele kumara, zevk ve sefâhate harcayanlar, maişet darlığından ve başkalarına ihtiyaçtan kurtulamazlar, âileleri efradını ma’ruf veçhile infak ve iâşe edemezler. Hayatta bunun sayılamıyacak kadar çok, misâllerini görürüz.
Halk ile iyi geçinmek, başta gelen faziletlerden ve muâşeret îcâbmdandır. Bu gibüeri herkes sever ve hürmet eder, îcâbında yardımına koşar. Geçimsiz kimseleri kimse sevmez. Çünkü, hırçındır, bed-zebandır, huysuzdur. Bunlar hayatta hiçbir sâhada muvaffak olamazlar.
insan bilmediğini sorup öğrenmekle mükellefdir. Soru, samimî ve öğrenmek kasdiyle olmalıdır. Bu niyyetle olduğu nisbette feyizli olur. Muhâtabı ilzâm için veya ma’lûmat-furuşluk kasdiyle olan sorularda fâide yoktur.