Hazret-i Resûl-i Ekrem, mescid yapmakta olan bir cemâate tesadüf etmişlerdi. Onlara böyle buyurmuşlar: ileride çoğalacaksınız, mescidinizi çoğaldığınız zaman sizi istiâb edecek kadar geniş yapınız, demek istemişlerdir. Osmanlı pâdişahları, vüzerâ ve ümerâsı, bu hadîs-i şerifin ma’nâ ve maksadını çok iyi anlamışlar ve yaptırdıkları câmiieri, zamanla nüfûsun artacağını düşünerek geniş ve hattâ bir de arkalarına Üstleri kapalı revaklar ilâve eylemişler ve bununla da iktifâ etmeyip büyük havlılar bırakmışlardır.
1951 târihinde Kâhire’yi ziyâret etmiştim. Burada yer yer pek çok câmiler ve mescidler vardır. Fakat İstanbul’umuzdaki salâtin, vüzerâ ve ümerâ câmiieri gibi geniş değildir. Halk Cum’a günleri Cum’a namazını kâğıt seccâdeler üzerinde sokaklarda kılarlar. Bu târihde Kâhire’nin nüfûsu iki buçuk milyon raddesinde idi. işittiğime göre şimdi dört milyona yükselmiş. Bundan sonra Cum*a günleri, cemâati sokaklar da istiâb etmeyecektir.
Nüfûsu bir milyon raddesinde olduğu halde, bu hadîs-i şerife imtisâl edilmediği içindir ki, Ankara da Cum’a günleri halk Cum‘a namazını çok defa yağmur ve sojıat altmda eda etmektedirler. Nüfûsu iki milyona yakın olduğu halde İstanbul’da hal böyle değildir.