“Allah yolunda sarf ettiğin para, bir köle âzat etmek üzere sarf ettiğin para, bir miskine tasadduk ettiğin para, ehü ve ıyâline sarf ettiğin para, bunların ecir bakmamdan en büyüğü, ehil ve ıyâline sarf ettiğin paradır.”
IZÂHI
insanın zekât, sadaka-i fıtır, keffâret ve zevce ve evlât nafakası gibi farz ve vâdp birtakım mükellefiyyetleri ve bunlardan başka farz ve vâcip olmayarak Allah rızâsı için hayır ve hasenat uğrunda yapacağı ahlâkî vazifeleri vardır. Farz ve vâcip yapılacak harcamaların ecir ve sevâbı olduğu gibi, Allah rızâsı için hayır ve hasenâta yapılacak sarfiyyâtın da ecir ve sevâbı vardır. Fakat, tertibe riâyet edilmek lâzımdır.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, ehil ve ıyâle yapılan sarfiyyâtın, Allah nzâsı için nâfıle olarak yapılan sarfiyyattan sevap bakımından büyük olduğunu beyan sûretiyle, ehil ve ıyâl muhtaç iken nâfile olarak başka hayır ve hasenatta bulunulmamasını emir ve ten-bih buyurmuş oluyorlar.
Aileyi infak vâdp olduğundan, nâfile hayırdan mukaddemdir. Ve sevâbı da o nisbette büyüktür. Aile muhtaç iken bunu bırakıp da vannı, hayır ve sevaptır diye, vâdp olmayan yerlere sarf etmek, elbette ma’kul değildir. Aynı zamanda, âile nizam ve huzûrunu ihlâl edeceğinden, âile ve cemiyyet için zararlıdır.
Evlât ve ıyâlini İhmâl ederek varını yoğunu sefâhete ve eğlenceye harcayanların vebâlinin ne kadar ağır olduğunu düşününüz.