MEÂLÎ
“Mazlûmun bedduâsından sakın. Çünkü, onun duâsıyle Allah arasında (kabûlüne mâni) bir perde yoktur.”
İZAHI
Resûl-i Ekrem, Muâz b Ceberi Yemen’e vâli gönderirken ona mazlumun bedduasından sakın. Çünkü, mazlûmun duâsiyle Allâh arasında hicâb yoktur, (kabûl edilir), buyurmuştur. Emir umûmîdir. Her şahsın, mazlûmun yâni zulüm ettiği kimsenin bedduâsından sakınması lâzımdır. Mazlûmun âhı, bedduası yerde kalmaz, Allâh’a yükselir, mazhar-ı kabûl olur.
Zulüm, Allâh’a, nefse ve başkalarına olmak üzere Uç kısma ayrılır. İnsanlara, putlara, bâzı hayvanlara, ağaçlara ve ecrâm-ı semâ viyyeye tapmak gibi Allâh’dan mâadâyı ma‘bûd ittihâz eylemek Allâh’a; alkol ve uyuşturucu maddeler kullanmak gibi zarar ve ve-bâli nefse münhasır olan hareketler insanın kendisine; bir şahsın hürriyetine, can ve m alma, iffet ve ismetine, şeref ve haysiyyetine tecâvüz, başkalarına karşı zulümdür.
Hadîs-i şerîfde zikrolunan mazlûm bu nevi* zulme uğrayandır. Kur’ân-ı Kerim gibi, bütün kütübü semâviyye, zulüm ve zâlimleri korkunç âkıbetlerle korkutur. Zâlim, zulmünün cezâsmı dünyâ ve âhirette mutlaka görür.