Ben ancak beşerim, bana dâvâlaşan hasımlar geliyor. Bunlardan bâzısı (dâvâsim tasvirde ve delil ve hüccet ikâmesinde) bâzısmdan daha mâhir olabilir, şimdi ben de onu doğru sanır ve lehine hükmederim. Bir müs-lümanm hakkını (haksız olan) lehine hükmedersem, o hak bir ateş parçasıdır. Lehine hükmettiğim, o ateş parçasını ister alsın, ister terk etsin. (Diğer rivâyete göre) ister o ateş parçasını yüklensin, ister bıraksın.”
İZAHI
Bir hâdisede hak, nefse’l-emirde hangi tarafta ise, hak sahibi odur. Diğer taraf hakkı kabûl edip muhâsamaya kalkışmamalıdır. Hasmın dâvâ veya müdâfaasını tasvirdeki belagat ve hüccet ve delü göstermekteki mahâreti karşısında, hak sâhibi iddia ve müdâfaalarını güzelce anlatamaz da, hâkim, zâhire bakarak haksız taraf lehine hükmederse, bu hüküm haksız olan tarafa bir hak bahşetmez.
Binâenaleyh, lehine hükmolunan taraf bu hükme istinâd ederek dâvâyı kaybedenden mutâlebede bulunmaması lâzımdır. Aksi halde yevm-i cezada haksızlığının cezâsını görür ve haksız olarak lehine verilen hüküm, onu bu âkıbetten kurtaramaz.
îşte Hazret-i Resûl-i Ekrem, bunu haber veriyor, binâenaleyh, her müslüman bu hadîs-i şerifi hatırdan çıkarmayıp, haksız olarak dâvâ ve müdâfaaya tesaddî etmemelidir.