Yine, Hz. enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir gün Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yanında biz olduğumuz halde (gezintiye) çıktı. Derken, etrafındaki binalara rağmen (daha yüksek olduğu için) sivrilen bir kubbe görmüştü: “Bu da ne?” diye sordu. “Ensardan falancaya ait” dendi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) sükut buyurdu, ancak binaya karşı içinden hoşnutsuz olmuştu.
Bir müddet sonra, sahibi geldi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)’e cemaatin içinde selam verdi. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yüzünü çevirdi ve selamını almadı. Tekrar tekrar selam verdi ise de aynı şekilde davranarak selamını almadı. Adam anladı ki Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine kızgındır ve yüz çevirmektedir.
Durumu arkadaşlarına açarak: “Allah’a kasem olsun, Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)’ın bakışını iyi bulmuyorum. Hakkımda ne olup bitti, bilemiyorum da dedi. Kendisine: “Gezinirken kubbeni gördü. “Bu kimin?” dedi. Sana ait olduğunu haber verdik” dediler. Adam hemen dönüp, kubbesini yıktı, öyle ki yerle bir etti. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) bir başka gün yine gezintiye çıktı. Kubbeyi göremeyince: “Kubbeye ne oldu?” diye sordu. Kubbe sahibiyle olup biten gelişmeler haber verildi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) “Bilin ki, zaruri olmayan her bina, sahibine bir vebaldir” buyurdu.
Ebu Davud, Edeb 169, (5237).
Kays İbnu Ebi Hazım (radıyallahu anh) anlatıyor: “Habbab İbnu’l-Eret (radıyallahu anh)’e geçmiş olsun ziyaretine geldik. Karnına tam yedi yerden dağ vurmuştu. Bize: “Bizden önce gelip geçen arkadaşlarımız varya, dünya onların sevaplarından hiçbir şey noksanlaştırmadı. Biz ise onlardan sonra öyle dünyalığa erdik ki, koruyacak yer bulamayarak toprağa (bina inşaatına) yatırdık. Halbuki sıkıntılı dönemde, (öyle anlar oldu ki) eğer Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) yasaklamasaydı, ölmeyi temenni edecektik” dedi. Bir başka gelişlerimizde, Habbab’ı kendine ait bir duvarı inşa ederken görmüştük de şöyle buyurmuştu: “Müslüman harcadığı her şey için sevaba erer, ancak şu inşaat işi hariç.”
Buhari, Marda 19, Da’avat 30, Rikak 7, Temenni 6; Müslim, zikr 12, (2681); Nesai, Cenaiz 2, (4, 3-4).