“Muhakkak deniz şehidleri, Allâhu Teâlâ yanında, kara şehidlerinden (sevap bakımından) daha faziletlidir.”
IZÂHI
Bu hadîs-i şerîf, cihadda (muharebede) şehid olanların, fazilet derecesine dâirdir. Cihad, yâni vatanı düşmanlardan sıyânet için savaşmak farzdır. Bâzı müslümanlar bu farizayı îfâ eder ve muvaffak olurlarsa diğerlerinden mükellefiyyet sâkıt olur.
Müdâfaa-i vatan o kadar mühimdir ki, Resûl-i Ekrem Efendimiz “Cihad, yevm-i kıyâmete kadar bâkîdirn meâlinde olan hadîs-i şerifleriyle, cihâdın hiçbir vakit farziyyeti tebdil ve nesih olunamıyaca-ğmı beyan buyurmuşlardır. Zîrâ vicdan hürriyeti, mal, can, ırz ve şeref masûniyyeti ancak vatanı müdâfaa ve sıyânetle mümkün olur. İstilâya uğrayan Islâm beldelerinde görüldüğü üzere (Allah korusun) bir İslâm beldesi düşman eline geçince bu kıymetlerden hiçbir şey kalmaz.
Cihad, karada, denizde ve havada cereyan eder. Zamân-ı Saadette henüz hava harp vâsıtası Seat edilmemiş olduğundan hadîs-i şerîfde kara ve deniz şehidlerinden bahis buyrulmuştur. Her üç harbde, vatan uğrunda terk-i hayât eden İslâm mücâhitleri şehiddır.
Şehidlerin mertebelerinin yüksekliğine dâir müteaddit âyet-i eeîîle ve hadîs-i şerifler vardır. Resûl-i Ekrem, deniz şehidierinin kara şehidlerinden sevap yönünden daha faziletli olduğunu beyan buyarmaktadır. Çünkü, deniz muhârebeleri kara muhârebelerinden daha meşakkatli ve korkunç ve akıbet i’tibâriyle daha tehlikelidir.
Hadîs-i şerîfdeki efdaliyyetin illetinden, hava muhârebelerinde şehid olan, îslâm mücâhidlerinin aynı bakımdan kara ve deniz şe-hidlerinden daha faziletli olduğunu istidlâl etmek yanlış olmaz.