“Bir kimse arrafa giderek, gâipten bir şey sorarsa, kırk gecelik namazı kabûl olunmaz (savâbına nâil olmaz)
İZAHI
Kadîm zamandanberi insanlar arraflara, kâhinlere ve müneccimlere mürâcaatla gaipten haber almak isteyegelmişlerdir. Araplarda bu hâl daha şâyi‘ idi. Hâlâ da bâzı yerlerde böyledir. Yitiklerinden, çocukları olup olmayacağından, ileride başlarına gelecek şeylerden ve benzeri hususlardan haber almak isterler. Müslümanlık bu gibi bâtıl inançları reddeder.
ARRAF: Geçmiş olayları ve çalman malların yerlerini ve kâhin: ileride vukûa gelecek hâdiseleri bilirim zu’munda bulunan; müneccim: Ecrâm-ı semâviyyenin, ay ve yıldızların vaziyet ve hareketlerinden hükümler istüırâcma kalkışan kimselerdir.
Umûr-u hafıyye ve gaybiyyeyi Allah’dan başka kimse bilmez. Binâenaleyh arraf da, kâhin de, müneccim de yalancıdırlar. Bazı sözleri doğru çıkarsa, bunu tesâdüf olarak kabûl etmelidir. Zamâ-mmızdaki falcılara, remilcilere mürâcaat da, hadîs-i şerifin tahzt-rinde dâhildir.
Bu hadîs-i şerlfden başka kâhinlere, falcılara ve müneccimlere inanılmaması hakkında, müteaddit hadîs-i şerifler vardır.