“Allâh’ım, hîlekâr dosttan Sana sığınırım. O dost ki, bana dost nazariyle bakar, halbuki kalbi beni mürâkabe eder; bende bir iyi amel görürse örter ve fenâ bir amel ve hatâ görürse etrâfa yayar.”
İZAHI
Halil, dost demektir. Dost üç kısımdır: Biri hakîkî ve vefâkâr dosttur ki, dostunun saâdet ve musibetini kendi saâdet ve musibeti gibi, ikbâl ve idbârmı kendi ikbâl ve idbârı gibi karşılar ve icâbında onun yardımına koşar. Bu gibüer ahlâk-ı fâzıla sâhibi necîb ve kerîmü’n-nefs insanlardır. Böyle dosta mazhar olmak bahtiyarlıktır.
İkinci kısım, sırf menfaat için dost görünür. Bu kısım dost, menfaati devam eylediği müddetçe dostunun ikbâlinin zevalini arzû etmez, fakat onun saadetinin zevâlinden teessür duymaz ve muhtaç düştüğü zaman yardımına koşmaz Hulâsa, hakîkî ve vefalı değildir.
Üçüncü kısım, hadîs-i şerîfde beyan Olunduğu üzere, dost gibi görünür fakat hîlekârdır; dostunda bir fazilet görürse onu örter, fena hal ve hareket görürse onu etrâfa yayar. Bu tıynette olanlar habîs ruhlu münâfık kimselerdir. Bunların ne tıynette olduğunu anlamak kolay değildir. İşte Hazret-i Resül-i Ekrem, bu gibüerden Allah’a sığınmayı ta‘lim ve tavsiye ediyor.