Herhangi bir vâlîye, bir kavmin idâresi tevdi olunur da onlara rıfk ile, yumuşaklıkla muâmele ederse, Allah da hesap gününde ona rıfk ve lütuf ile muâmele eder.”
İZÂHI
Bu hadis-i şerif, âmme işlerinde vilâyet ve idâre sâhibi olup da idâresi altındaki cemâate güzellikle muâmele yapanın yevm-i cezada göreceği mükâfatı beyân etmektedir.
İş sahiplerine yumuşak ve güzel muâmele, şüphesiz, Allâh’ın razı olacağı bir harekettir. Mükâfatı da buna göredir. Bu tarz-ı hareketin cemiyyet ve idâre balonundan te’mîn edeceği fâide ise izaha muhtaç değildir. İdâre edenlerle idâre olunanlar arasında sevgi ve hürmet husûle gelir.
Bu ve diğer müteaddit hadîslerin delâlet ve sarahatlan veçhile fralka karşı hüşûnet ve sert muâmele, Allâh’ın rızâsına tevâfuk etmiyen bir harekettir. Ve uhrevî cezayı mûciptir.
Esâsen huşûnet yâni kabalık ve şiddet, çirkin ve mezmum bir huydur. Huşûnet, alın teriyle kazanılan halkın parasiyle geçinenler tarafından halka karşı olursa, daha küstahça bir hareket olur.
Hadîsin metninde, vâli tâbir olunuyorsa da hüküm, biraz evvel işâret olunduğu üzere, âmme hizmetleriyle vazifeli olan büyük ve küçük her memura şânüldir. Binâenaleyh, her vazife sâhibi insaf edip iş sâhiplerini güzel söz ve güler yüzle karşüamalıdır.